Yaşlılar Haklıdır

İstanbul’la oynuyorum

İstanbul'la oynuyorum

İstanbul’la oynuyorum

“İstanbul’la doğmak…/ İstanbul’da doğmak…/ İstanbul’la olmak…/ İstanbul’da olmak…/ İstanbul’la ölmek…/ İstanbul’da  ölmek…// Geçip/ Giden zaman, Aslında yok böyle bir an.// Asılıp kalıvermiş zaman/ Unutulan bir an gibi.// Yeditepeli kentte yalnızlık/ Yitirilmiş umutlar gibi.// Yarın çok geç,/Kalmadı yaşanacak anlar…dizeleriyle başlıyor Ali Erkan Güneri‘nin “İstanbul’la Oynuyorum” şiir kitabı.

“Bir ananın yaslanınca huzur bulunan, güvenli göğsü gibi sıcacık İstanbul”

Güneri;  kitabın/ uzun şiirinin ortaya çıkışını şöyle anlatıyor kitabın girişinde (özetle) “Ve Bir İstanbul Öyküsü”yle başladım, martılarla sürdürdüm, dolunayda netleştirdim. Öykü oyuna dönüştü, oyun yapbozun parçaları oldu. 2005, sonra “Gezi, sonra İstanbul’la oynayanlar… Kıyamadım yırtmaya. Eleştirilerle yeniden eklemeler ve 2022’de yeniden İstanbul’la oynadım” diyor.

“Gidemiyorum/ Dönüp baktığım yerlerden,/ Yüreğim yetmiyor bırakıp gitmeye./ Dönüp bakmayacaksın/ Bakarsan gidemezsin yarına.”

Şiirin ilk halini bildiğimden heyecanla ama sindirerek okuyup bitirdiğimde dedim ki içimden  “Sevgili Ali,  İstanbul’la sadece oynamamışsın, İstanbul’la oynaşmışsın da. Ayrıca kelimelerle  de  –acaip keyifli- oyna(ş)mışsın.

Ne renk bu İstanbul?

Sizin ki? 

Mor, mimoza

Erguvan, 

Toz pembe

Tozerguvan yok ki! 

Tozu dumana katan

İstanbul.

Rengini arasam

Bin derim en azından

Sana bir tek renk olur mu? 

Bir tek enstrüman… 

İstanbul’un tüm hallerini, İstanbul’un semtlerini, İstanbul’un şair ve yazarlarını, İstanbul’un çiçeklerini, İstanbul’un şarkılarını, İstanbul’un yalanlarını, İstanbul’un çirkinliklerini…

İstanbul’un karmaşıklığını, İstanbul’un meşhurlarını, İstanbul’un tiyatrolarını, İstanbul’un güzelliklerini, İstanbul’un kuşlarını, İstanbul’un kötülüklerini, İstanbul’un sıradan -aslında özel- insanlarını, İstanbul’un kokularını, İstanbul’un kusmuklarını illaki gözleri kör,  gözpınarları kuru ve gözaltları cerahat dolu İstanbul’u daha doğrusu İstanbul’a dair bir dolu “şey’i okurken duyumsuyoruz güçlü/ bir şekilde…

“Alıp da kaçan,

Koparıp da kaçan,

İstanbul’um ben.

Alıp da kaçan mı?

Yok yok…

Bul karayı, al parayı!

Sen de mi basıyorsun?

Bas bas!

Al parayı bul karayı!

İstanbul’um ben,

Yok çaresi…

İstediğin yerdeyim,

İstanbul’um ben…

Bir martının, denizin dingin sularına gömülen güneşin kızıllığında azgın dalgalarla boğuşurken yüreğinin karmaşık -ve lacivert- yalnızlığına dair dizelerinin ardından ekliyor Güneri: “Yalnızlığı sınıyorum/ sensizliği…/ Gökyüzünün kıyısına oturup/ Iskalanan yaşama dalıyorum/ Yaşananları ıskalayarak.” 

“Ufalıyor, nokta gibi kalıyor, belli belirsiz, yok oluyor koca kent…”

Güneri’nin İstanbul’u kırılgan “Mikado’nun çöpleri” gibi. “Çeksen birini/ Darmadağın olacak/ Sevgim gibi.”  dediği İstanbul’unu “ohh (be) demeye davet ediyor ve ardından uyarıyor: “İstanbul/ Bir çöp alamazsın/ Mikado’dan/ Yıkılır gidersin/ Benim gibi/ Yarını görmeden.”  .  

Yaşamının çok büyük bölümünü Ankara’da sürdüren, seyahat ve uzun süreli teftiş görevleri ve özel seyahatleri dışında İstanbul’da  bulunmayan sevgili Ali Erkan’ın İstanbul’a dair dizelerinde hayata dair ne çok şey biriktirdiğini görüyor, hissediyoruz ve dahası sancılarına, umuduna, ümitlerine, öfkesine, güzel olan her şeye olan sevgisine, hüznüne eşlik ediyoruz.

Ali Erkan Güneri’nin “İstanbul’la Oynuyorum” (uzun) şiiri   “Oyuna dönüşen öykü, yapbozun parçaları olan oyun…Dağılan yapboz, oynanıp biten oyun ve tükenen İstanbuldair.ve okurunu kendi İstanbul’una davet eden bir şiir kitabı.

 Ali Erkan Güneri Kimdir? 

SSYB Sosyal Hizmetler Akademisi (1974) mezunu. Sosyal hizmet uzmanı ve yönetici olarak sosyal hizmet kuruluşlarında çalışan (mülga) Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nda başta müfettişlik olmak üzere değişik görevlerde bulundu. 2009 yılı itibarıyla emekli. Yaşamını Çanakkale’de oğulları, gelin kızları, torunlarıyla ve çiçekleriyle sürdürüyor. 1950 Ankara doğumlu.

Eserleri: 

Güneri’nin deneme, şiir, öykü ve söyleşileri çeşitli gazete ve dergilerde yayımlandı. “Keloğlan ve İyilik Perisi”, “Son Kahraman”  ve “Uzay Dünya” ile “Dünya Barışla Güzel” adlı çocuk oyunlarını yazdı. “Son Kahraman” adlı oyununu Denge Çocuk Tiyatrosu  sahneledi. TBMM Çocuk ve Gençlik Oyunları Yarışmasında mansiyon kazanan “Biz Atatürk’üz” oyunu  TBMM (1986) ve Ankara Atatürk Liseliler Derneği (1999)  tarafından yayımlandı. Cahit Irgat’ın yaşamını konu alan “Gökyüzü Mavi, Yalnızlık Lacivert ” adlı oyunu (1991) ve “Gökyüzünde Bir Yol Ayrımı” (1992) ile    İstanbul’la Oynuyorum” (2022) adlı şiir kitapları yayımlandı.

(ŞD/EMK)

Künye:  Ali Erkan Güneri.  İstanbul’la Oynuyorum. Ürün yayınları. Ankara-2022. 107 sayfa.

Bu haber bianet.org adresinde yayımlanmaktadır.

Listeye geri dön

Bir cevap yazın