Kim kime dum duma
Yazımın başlığının kelime anlamına dönelim hemen. Herkesin kendi işiyle uğraştığını, kimsenin başkasının yaptığıyla ilgilenmediğini anlatan sözmüş. Tekerlemeleri severim. Binlerce düşünceyi bir cümlede toplayabilirsiniz. Kelime tasarrufu yaparsınız. Ağzınız ve beyniniz dinlenir. Ben çocukluğumdan beri büyük sözü dinleyen, saygı ve sevgiyi bilen eski kuşakların yetiştirdiği bir gençlik örneğiyim ne de olsa. Hayat eskidikçe anlamlaşıyor. Belki de bu yüzden tarih sayfalarını karıştırmak cazip geliyor. Biz buna ister nostalji, ister retro diyelim; yaşadıklarımıza anlam yüklemek ve ara sıra anılarımızda dolaşmak hepimizi mutlu ediyor. Çoğumuzun ortak noktası; ilerleyen zamanda nüfus fazlalığının getirdiği kaosun içinde hangi duygunun, düşüncenin doğruluğu kabul edebiliriz diye daha fazla yorulmak istemiyoruz. Hepimizde bir yaşam bıkkınlığı var. Manyetik kirlenmenin önüne geçmek imkansız hale geldi. X Y Z kuşağı diyerek geleceğimize bilimsellik karıştırmayalım. Sonuçta her neslin kendi keşiflerinin moda akım isimleri olacak. Evren ve dünya kelimelerinin yarattığı karışıklığın içinde kalkamaz durumdayız. Hemen herkes bir yol tutturmuş gidiyor. Eskiden tek doğru var sanırdık, şimdi herkesin bir doğrusu var.
Yaşam insana istediklerini o kadar kolay sunmuyor. Bazılarımız her şeye hemen sahip olmak ister. “Bedeli ödenmeden hiçbir yere varılamayacağını bilmiyor; belki de yaşlılık, bu değişmez kuralı öğrendiğinde gecikmiş oluyor ve geriye dönemiyor.”
Kazanılmış her başarının, yaşanan her sevincin arkasında büyük bir mücadele ve yorgunluğun gizli olduğunu bazen anlatmak gereksiz de olabilir. Herkese bir şey anlatmaya çalışsak, önümüze bakmak ve ileriye yürümek zor olabilir.
Uzun yolun dikeni de, taşı da çok olur. İnsanlara, olaylara, kavgalara zamanla alışıyor, zaman içinde benimsiyor hatta duyarsızlaşıyor farkında olmadan umursamaz hale geliyorsunuz. Evrensel kirlenmenin toksinleri içinde kayboluyor ve hangi vakit bu hale geldiğinizi anlayamıyorsunuz. ‘’Kim kime, dum duma’’ Hal böyle olunca, hangi soruna el atsanız elinizde kalır. “Şu işi de adam akıllı ele alıp adam gibi bitirdik” diyemiyoruz. Ya düşünüyoruz, olmuyor. Ya başlıyoruz yarım kalıyor. Veya bitiriyoruz, bir tarafları eksik kalıyor. Kim çok bağırırsa başımızı o yöne çeviriyor bir durumdayız. En azından inanmak, inanmamaktan daha kolay oluyor.
Moda olan her şey kabul etmemiz gerekmiyor ama, her yenilik yeni bir yaşam sunuyor avuntusu içinde sandıklarımız sepetlerimiz eskitemediğimiz eşyaların dolmasıyla birçok insanın ihtiyacının önünü kesiyoruz. Sadece biz istiyoruz diye.
Son dönem Amerika seçimleri dünyanın kafasını karıştıran sonuçlarla noktalandı. Tortusu ve rüzgarı devam ediyor. Trump isyan ederken, Joe biden sessiz kalarak, belki de olabilecek kargaşayı önlemek çabası içinde soğuk davranışlarıyla dikkat çekti. Kim haklı haksız düşüncesi de çok önemli değil. Kazanmak ve kaybetmekte geçici bir duygu. Sahneler değişiyor olaylar güncelleniyor sonra yeniden eskiyor ve yeni olaylara doğru yola çıkıyor.
Akrabalık, aşk, arkadaşlık, dostluk tüm duyguları ve ilişkilerin tümü çıkmaz sokakta kaybolmuş durumdalar. Dünya dengelerinin zemininin kaygan olmasından dolayı hiçbir ilişkiye tam güvenmememiz gerektiğini zaman bize gösteriyor fakat mademki bu diyardan kaçamıyoruz. Bu deveyi doğru gütmeyi bilmek zorundayız.
Not: Bu Yazı posta.com.tr Sitesinde Yayınlanmaktadır.