Rengahenk Yaşlılar

Büyükanne/Büyükbaba Evleniyor

Büyükanne/Büyükbaba Evleniyor

Büyükanne/Büyükbaba Evleniyor

Evlenmek bir yurttaşlık hakkı. Yaşlı yurttaşların evlenme hakkını kullanarak evinde, karşı cinsten bir insanla hayatını, sofrasını ve gelirini paylaşmak istemesi çok doğal.

“Televizyon kanallarındaki evlendirme programlarında 50 yaşın üstündeki kadın ve erkekler evlenebilecekleri, daha doğrusu ‘kendilerini taşıyabilecek’ yani emekli maaşı olan, evi, arabası, biraz da parası olan ve elbette yüzüne de bakılabilecek kadar yakışıklı, mümkünse çoluk çocuğu olmayan bir eş arayanlar; uygun olanı bulunca evleniyorlar.”

Diyor bir meslektaşım gönderdiği e-posta’da ve şöyle devam ediyor:

“‘Evimde bir nefes olsun. Ekmeğimi paylaşacak biri olsun‘ diye yola çıkan yaşlı insanlardan bazıları dolandırıcı çetelerinin eline düşüyor. Devreye karakol, savcılık ve mahkemeler, aileler ve akrabalar girse de; bu insanların can ve mal güvenliği tehlikede. Kadınlar daha temkinli olduğundan mağdurların çoğu erkek. Yazsanız diyorum; medya yoluyla evlenmek isterken çok yönlü istismar edilen yaşlı insanları…”

Eş kaybı travmadır

Yaşlılık; çok yönlü gerileme, kayıp ve karamsarlık dönemi. Özgüven, üretkenlik ve uyum yeteneğinin azaldığı, statü, zevk, ilgi ve istek kaybı yaşandığı, bunaltı, mutsuzluk, ekonomik sorunlar ile sağlık kaygılarının arttığı, ilgi-sevgi-paylaşma isteğinin çoğaldığı bu dönemde eş kaybı –hele ki erkekler için- travmadır.

Zaten dönemin getirisi zorluklara “Bana kim bakacak” endişesi de eşlik eder. Sağlığı göreli iyi ve düzenli geliri olsa da; evinde bir başına hijyenini, tedavi-ilaç-beslenme düzenini ve sosyal ilişkilerini istenilen düzeyde sağlaması kolay değildir.

Evinde yaşam sürdüremeyecek olanlardan kurum bakımını tercih etmeyenler, varsa çocuklarının yanına süreli/süresiz yerleştiğinde;  kendine özgü kuralları olan bu evde başka zorluklar yaşar.

Yakınlarının sıkıntısını paylaşmayan, aileyi birleştirici rol üstlenmeyen, müdahaleci, bencil, alıngan, eleştirel, değişikliklere dirençli, zayıflıklarını reddeden, kuşak çatışmasına girenler daha çok zorlanır.

Yeterli ilgi, destek, ihtimam görse de, sabırlı, hoşgörü ve özverili davranılsa da yaşlılar –her şeye rağmen– kendi evinde bağımsız yaşamak ister.

Hayatı, sofrayı, geliri paylaşmak

Evinde yaşamak isteyen ama getirisi güçlüklerle baş edemeyen kadın ya da erkek yaşlının eve gelecek bir nefesle hayatını, sofrasını ve gelirini paylaşma istemi yadırganır.

İstem cinsel boyuta indirgenir ve “Bu saatten sonra, bu yaştan sonra; yani…” söylemiyle yaşlı rencide edilir. Çocuklarından “Annemin/babamın ardından yeni biri ha; asla” tepkisi alır. “El’alem ne der” baskısını bertaraf edebilenler arayışlarını sürdürür.

Medya ve sanal alem umut oldu

Evlenmek isteyen yaşlılar artık gençler ve orta yaşlılar gibi, medyadan medet umuyor. Yüksek izlenme oranı ve talep artışı da televizyon kanallarını evlendirme programı yapmaya yöneltiyor.

Meşhur olmak isteyenler hariç, evlenmek gibi masum bir istekle bu programlara, üzerinde emanet duran giysileriyle, boyanmış saçlarıyla katılan yaşlıları elinde eğreti duran bir çiçekle, cebinden çıkardığı bir inci kolyeyle gördüğümde içim acıyor.

Program sunucusunun hakimliğinde, salondaki her yaştaki izleyicinin savcılığında kendini ifade ederken düştüğü durum içimi acıtıyor.

Kolbastı, tango, aşk dizeleri

80 yaşındaki dedemin kolbastı oynaması, 70 yaşındaki teyzemin tango yapması, 60 yaşındakinin şarkı söylemesi, bastonsuz yürümeğe çalışırken sendelemesi, süslü söz edeyim derken saçmalaması, yazdığı aşk dolu dizeleri gözlüksüz okumağa çalışması kadar, müstehzi karşılanması da sinir bozucu. Oyun kurallara uygun oynanınca, program başarılı (!) sayılıyor.

Doğa Kılcıoğlu‘nun yönetmenliğindeki “Kamerayla İzdivaç: Esra Erol’da Evlen Benimle” adlı ödüllü belgesel filmini izlerken de içim acımıştı. Televizyon dünyasının bilinmedik -ama umulası- yüzünü ve bir programın reji, yapım ekibi, seyirci ve yarışmacıları dahil kamera arkasını izlerken içim acımış, yarışmacı erkek yaşlının hali ise içimi burkmuştu.

Olayın toplumsal bir olgu olması ve insana –ve medyaya- dair olması yüreğimi soğutamamıştı.

Dedem evlenecek

Evlilik programlarının gördüğü ilgi, başvuran sayısını da arttırınca, internet ortamında “dedem evlenecek”, “annem evlenecek”, “babam evlenecek” gibi internet siteleri kurulmuş meğer. “Torunlar dedelere eş arıyor” başlıklı haberde ilgili yazılım firmasının Genel Koordinatörü (özetle) diyor ki:

“Evlenmek için ekrana çıkmaktan çekinenler için kurduğumuz sitelerde farklı meslek ve yaşta evlenmek isteyenleri bir araya getirdik. ‘dedemevlenecek‘ sitesi çok ilgi görüyor. Ziyaretçilerimiz eşini kaybetmiş veya boşanmış yaşlı kişiler. Şahsın kendisi teknolojiyi kullanamıyorsa çocuk ve torunları aracılığıyla başvuruyor. Kayıt ücreti 25 lira. Yaş, yaşadığı yer, saç rengi, kilo, hobileri, sevdiği hayvan, müzik gibi soruları cevaplayarak kendine uygun eş arıyorlar. Her il ve meslekten insan başvuruyor. Sahte isim, yalan beyan ihtimalini her ay üyelik yenileyerek ortadan kaldırdık.”

Görücü usulü evliliğin yeni sürümü

Milyonlarca kişinin görücü usulüyle evlendiği, flört sonrası evlenenlerin bile kısa sürede sonra boşandığı ülkemizde; evlilik kurumunun değişimden geçtiği kesin.

Görücü usulünün yeni bir sürümü olan ve teknoloji olanağıyla ihtiyaç karşılayan bu evlilik türü üzerine araştırmalar yapılırsa öğreneceğiz: Eş arayanların ve bulanların gerçek duygularını, evlenenlerin beklentilerinin gerçekleşme durumunu ve oluşan sorunları…

Ekonomik ve cinsel istismara dikkat

Hangi türde yapılırsa yapılsın; evlilik özel bir kurum. Televizyon gibi aleni bir toplumsal alanda, siber alem gibi aleniyeti sınırlanabilen ancak güvenilirliği daha az olan bir yerde evlenmelerin sayısı giderek artacak gibi. Konu ekonomik ve cinsel istismara açık.

Konu dahilindeki insanların çoğu kendilerini koruma yetisi sınırlı olan  yaşlılar, gençler ve kadınlar. Kamusal düzeyde onların olası mağduriyetlerini önleyici düzenlemeler yapılması bir zorunluluk.

Toplum bakış açısını değiştirmeli

Umarız ki; internet sitesi yazılımcıları ve program yapımcıları ile medya ve bilişimle ilgili kurumlar üzerlerine düşeni yapar. Ancak bizler de yaşlılara ve onların evlilik istemine olan bakış açımızı değiştirmeliyiz.

Yaşamsal gereksinimlerini karşılamakta güçlük çeken yaşlıları hayat daha çok zorlar. Zorlanmalar karşısında yoksunlaşan, kendisi dahil- herkese ve her şeye yabancılaşan, toplumsal bağları zayıflayan bu insanları dışlamak yerine içimize almamız gerek.

Onların maruz kaldığı eşitsizlikler giderilmeli. Değilse; ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal anlamda yeni bir yaşam biçimi olan bilgi toplumu çağında yaşanan hayatlar eksik kalacaktır.

Kalplerinde ada ateşi yanıyorsa…

Evlenmek bir yurttaşlık hakkı. Yaşlı yurttaşların evlenme hakkını kullanarak evinde bir insanla hayatını, sofrasını ve gelirini paylaşmak istemesi çok doğal. Cinsellik yaşam boyu sürdüğüne göre bu gereksinimi gidermek için evlenmek istemeleri de doğal değil mi?

Doğal olmayan ise bizim onların bu duygularını ve davranışlarını istismar etmemiz. Doğru olmayan, onları istismar edenlere karşı önlem alınmaması. Ve güzel olan artık yaşlıların da “Biz (de) varız” demesi. Ve daha güzeli onların kalplerinde yanan ada ateşini fark edip, eyleme geçmesi. (ŞD/AS)

Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.

Listeye geri dön

Bir cevap yazın