Sosyal Hizmetler

 “ Mağdure;  Mağduresi Olduğu Olayın Ahlaki Radaetini Müdrik imiş”(!)

“ Mağdure; Mağduresi Olduğu Olayın Ahlaki Radaetini Müdrik imiş”(!)

Her günkü gibi başladı o mesai günü de. Yapılacak görüşmeler, yazılması gereken raporlar. Susmak bilmeyen telefon. Takip etmem gereken sair işler. Ve araya sıkıştıracağım sigara-çay-kahveler.

Karşı odadaki bir memur arkadaş elinde gazeteyle içeri girdi. “Abi; duydun mu?  K. İlçesinde bir kıza tecavüz etmişler. Bak burada da yazmış.”

Bir süredir çalıştığım bu vilayette  sıkça  yaşanan, medyaya ve yargıya pek taşınmayan bir olguydu; cinsel taciz olayları. Ama bu kez durum –galiba- farklıydı.

*****

12 yaşındaydı kız çocuğu. Adı mı?  Ne önemi var!  Çocuk işte. Kısaca “Ç” diyelim. Yoksul bir ailenin 7 çocuğundan biri. Okula dahi gönderilemeyen bir çocuk.

İki kadın tarafından vilayet merkezinde ve o ilçede çok sayıda erkeğe pazarlanmış. “Ç” köy yollarında, boşaltılmış köylerde, kamu binalarında, işyerlerinde, arabaların içinde onlarca yetişkin erkeğin, defalarca tecavüzüne uğramış. Tacizciler genellikle kamu görevlisi ya da esnaf.

Sosyal İnceleme Raporu düzenledim

Haber herkes için sohbet konusuydu; bana da potansiyel bir görev. Yanılmadım. Emniyet Çocuk Şube Müdürlüğü’nden aradılar.  Gittiğimde “Ç” oradaydı. Görüştüm kendisiyle.  Daha sonra da “Sosyal İnceleme Raporu(SİR)” düzenledim. “Ç”nin 2828 sayılı SHÇEK Kanunu’nun 22.maddesi gereği;  koruma altına alınabilmesi için gerekliydi bu rapor.

Korunma kararı talep ettik

Korunmaya muhtaç çocuklar reşit oluncaya kadar sosyal hizmet kuruluşlarında bakılıp yetiştirilmeleri ve bir meslek sahibi edilmeleri hususundaki gerekli tedbir kararı yetkili ve görevli mahkemece alındığından, gerekli diğer belgeleri de düzenleyerek korunma kararı talep ettik.

(Ek bilgi: Haklarında derhal korunma tedbiri alınmasında zorunluluk görülen çocuklar mahkeme kararı alınıncaya kadar, ilgili kuruluşlarda veya aile yanında mahalli mülki amirin onayı alınmak suretiyle bakım altına alınabiliyor.)

 Olay; ülke gündeminin ilk sırasına, tüm detaylarıyla birlikte oturdu. Televizyon haberlerinde olayın canlandırmasının yapılması ise tam bir rezaletti.

O çocuk; ben sosyal hizmet uzmanı…

Bu arada “Ç” hemen hemen her gün ifade verme, yüzleştirme ya da yer göstermek için Çocuk Şube’ye geliyordu. “Ç”nin emniyete geleceği duyulduğunda tüm görevliler odasına girer,  kapıyı da kapatırdı. Niye? Çocuk bu… Ya onlara bakıp “Bu da vardı” deyiverirse…

Halktan biri “Korkmuyor musun? Ya senin için ‘bu da vardı’ derse…” dediğinde;  dövecektim adamı. İnsanlığımdan –ve erkekliğimden– utanıyordum;  o günlerde.

  “Ç” den 2 ay büyük bir kızım vardı, benim. ‘Baba’ydım ben. Ama bu olaydaki rolüm; “sosyal hizmet uzmanı” rolüydü. Duygularımı, değerlerimi uzaklaştırmalıydım kendimden; hep olduğu gibi.

Tedirgindi bazı insanlar… Niyeyse?

Dedikodu kaynıyordu etraf. Tedirgindi bazıları. Suçlananlar simitçi, boyacı değil;  ekonomik yönden iyi ya da sosyal yönden iyi (memur mesela) erkeklerdi. Emniyet konuya ilişkin her ihbarı, bilgiyi yani olayın aslını astarını araştırdı. Mülki amir objektif tutum aldı.

Dava açıldı

“Ç” çok fazla kişiyle yüzleştirildi. Tacizcilerin sayı belli değildi zaten. Günlerce sürdü; kimlik tespiti, olay yeri tarifleri, olay mahallerinin tespiti, yer gösterme. Sonuçta 2 kadın için pazarlama,  26 erkek için para vererek cinsel ilişkiye girme iddiasıyla dava açıldı.

 *****

Bu şimdi söylenmeli mi? Sırası mı? Bilemeyeceğim ama; söylemem gerek.

Baba bihaber olabilir ama…

 Bana göre; anne hakkında da dava açılmalıydı. Anne cahil olabilir, iletişim-dil sorunu olabilir, “Ç”yle yeterli ilgilenmemiş olabilir; kabul. Yaşadıkları yer küçücük bir yer. Kocası çevredeki bir ilde bir parti merkezinde çaycılık yapıyor. Ne kadar kazanıp,  gönderebilir ki… Elde para sınırlı yani. Anne “Ç”nin elindeki paradan -ve durumdan– habersiz olabilir mi? Baba kuvvetle muhtemel; bihaber kanımca.

 “Ç”nin annesi susmuş; ilçedeki o kocaman(!)adamların cüsselerinin saldığı korku nedeniyle belki. Ne yapacağını bilemediği için de susmuş olabilir. Durum ortaya çıkarsa, gelişmelerle baş edemeyeceği için de susmuş;  belki de.

 “Ç” saldırganlar kendinden büyük olduğu için ya da korktuğu için sustu diyelim; dokunma-okşamayla başlayan ve giderek şiddeti artan taciz karşısında. “Ç” aldığı tehdit ya da ödüller nedeniyle susturuldu diyelim. Ya da durumu normalleştirdiği için sustu diyelim.

Ruhsal ve sosyal –hatta- cinsel sorunlara yol açacağını bilse…

 “Ç” mağduriyetini annesine açıkladı ya da anne bir şekilde fark etti; diyelim. Kolay mı bir annenin çocuğunun başına gelenleri kabullenmesi. Belki buydu; susma nedeni. O cahil kadın nereden bilecek; bu durumda saldırılanın yani kızının değil; saldırganların suçlanması gerektiğini. Kızının yaşadığı bu olay(lar)ın onda etkisi ömür boyu sürecek ruhsal, sosyal ve cinsel sorunlara yol açacağını bilseydi eğer; susar mıydı? Bilmem ki…

*****

İlk duruşma günü Adliye’deki izdihamı anlatamam sana.  Medya ordusu.  Akrabalar. Ve meraklı kalabalık. Sanık avukatlarının sayısı o kadar çoktu ki. “Ç”nin ise tek avukatı vardı; bir kadın avukat.

İlk duruşmada gizli oturum talep ettim

Ç”, 2 kadın polis ve babası eşliğinde ayrı bir kapıdan alındı, salona. Duruşmada kimlik tespiti yapıldı. İddianame okundu. Ben müdahil sıfatıyla duruşmada bulunuyordum. Mahkeme heyetinden “GİZLİLİK” kararı alınmasını, fotoğraf çekilmemesi ve görüntü alınmamasını talep ettim. Uygun görüldü; basın ve izleyiciler duruşma salonundan çıkartıldı. Duruşma gece yarısına kadar sürdü,

 “Ç”nin; hepsi kadın ve hepsi müdahil statüde ve hepsi komşu vilayetlerin barosundan gelen 25’den fazla müdahil avukatı olduğunu da söyleyeyim; unutmadan. “Ç”nin ailesi bu “müdahil” avukatların hiçbirine vekaletname vermedi. ‘Niye’sini bilemem.

ÇHS der ki: Mağdur çocuk desteklenmeli

Sırası gelmişken söylemeliyim; Uluslararası Çocuk Haklarına Dair Sözleşme(ÇHS)’ye imzacı devletler arasında bizim ülkemiz. Bu sözleşme çocukların güven içinde yaşamasını ve şiddetten korunmasını sağlama sorumluluğunu veriyor devletlere. Mağdur çocuğu sosyal, hukuki ve sağlık yönünden desteklemek; devletin görevi yani. Ülkemizde “ÇHS”‘nin uygulama ve koordinasyonundan sorumlu olan kurum adına gelen bir avukat olmadı; bu duruşmaya

 Biz salondayken, kadın toplulukları dışarıda açıklama yapmış: “Ç” vakası kadınların başına gelen katliamlardan bir örnek. Sanıkların çoğu bürokrat; bu gerçek göz önüne alınmalı “ diye.

İçime işlemesin diye gözlerimi kaçırdım

Ç” ve ben sadece 2 duruşmaya girdik. Bu duruşmalar esnasında yüzümü sadece mahkeme heyetine yönelttim, bakışlarımı oraya sabitledim. Niye? Sanıkları görmemek için. Gözlerine bakmadım; içime işlemesinler diye. Sosyal hizmet uzmanı olarak bu olay ve davada görevim; küçüğün örselenmemesiydi. Görevimi meslek ahlakıma uygun şekilde yaptığımı düşünüyorum.

Koruma kararı çıktı, ama…

“Ç”nin koruma kararı çıktı bu arada, mahkemeden. Hayati tehlike nedeniyle “Ç”nin tertip evraklarını büyük gizlilikle hazırladım ve takip ettim. Vilayetimize uzak bir ildeki Kız Yetiştirme Yurdu’na polis nezaretinde gidecekti. Gariptir; daha otobüs yeni hareket etmişti ki; babası geldi yanıma. “Kızımı …. vilayetine yollamışsın, ben onu ziyaret edecem” diye. Bilgiyi nereden aldıysa! Çocuğun yeri belli olunca; Ankara’daki arkadaşlarla telefonda görüştüm. Başka bir vilayete nakli çıkarıldı.

 *****

Bir akşam evde televizyon izliyorum; bir baktım “Ç” ulusal bir kanalda canlı yayında konuşuyor. Hem de kaldığı yeri söylüyor; aleni. “This is Turkey” işte. 

*****

Davanın 6.duruşmasından sonra benim bir başka ile tayinim ayrıldım o vilayetten. Aradan bunca yıl geçti; uzaktan ya da medya aracılığıyla takip ettim davayı ve “Ç”yi. Şimdi seninle konuşurken –yine–  düşünüyorum ve yine aklım havsalam almıyor olan-biteni.

Mağduresi olduğu olayın ahlaki radaetini müdrik imiş

 “Ç” tam 3 kez Adli Tıp Merkezi’ne gitti; biliyor musun? Her biri ayrı bir travma. Medyada yazılan söylenilen her cümle onun travmalarını besledi.  Ve Adli Tıp raporunda ne dendi? Mağdure;  mağduresi olduğu olayın ahlaki radaetini müdrik imiş. Yani “Ç” olayın ahlaki kötülüğünün farkında imiş. O yaştaki bir çocuk tecavüz gibi bir olaya ruhsal yönden karşı koymaya muktedirmiş(!)

******

İlk duruşma Nisan-2003teydi.  34 duruşma yapılmışKarar 35. duruşmada verildi. Tarih mi? 28 Eylül 2010. Davanın zaman aşımı süresi ise: 7 yıl 6 aydı; yanılmıyorsam. Hukukçu değilim ama; bu süre dolunca suç yönünden tüm sanıklar kurtuluyor sanıyorum.

Karar Yargıtay’a intikal etti; sonra.

İzin verelim de yaşasın artık hayatını.

“Ç” dosyası Yargıtay kararı nedeniyle gündemde, şimdi.

Oysa “Ç”nin elinden tutanlar olmuş, anlamlı şekilde desteklenmiş, hayatı düzene girmiş.

Yeteri kadar acıtıldı; bu çocuk.  Duyarlılık, tamam. Destek tamam ama… İzin verelim yaşasın artık o hayatını. Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Komisyonu çalışmalarına katılıp, hemcinslerinin güçlendirilmesi için mücadele ediyormuş; okuduğuma göre.

Avukat olmak istiyormuş. Ne güzel değil mi?

Teşekkür edip kutlamalıyız; “Ç” nin yeni bir hayat kurması için onu destekleyenleri.

Ç” kendisine ilişkin yazılıp çizilenleri siber alemden sildirmek istiyormuş. Haklı değil mi? Ailesinin de bu süreçte zorlandığı kesin. Üstelik onlar hala aynı ilçede yaşam sürdürüyor; sanıyorum.   

Tecavüzde rıza olur mu?

Yargıtay’ın  “Ç” dosyasını “tecavüzde rızası var” diyen yerel mahkemenin kararını onadığını okuduğumda isyan ettim;  bir kez daha. Aklım havsalam almıyor; inan olsun!  Bu nasıl hukuktur; alla’sen.

Bedenine yapılan tecavüzü kabullenmiş çocuk; güya. Ve hukuk; onun tacize rıza gösterdiğine kanaat etmiş. Bu çocuk 18 ay boyunca en az sanık sayısı kadar –aslında sayı çok daha fazla– adamın, defalarca tacizine uğruyor. Katlanılacak şey mi? Canı acımaz mı o çocuğun.

AİHS ve AİHM

Failler cezasız kalacak diye korkmuştum, hep. Yargıtay’ın, dünya gündemindeki bu dosyayı incelemesi aylarca sürdü.

Zaman aşımı oldu mu? Dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) inceleniyor, şimdilerde. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(AİHS)’nin 35. Maddesinin 1.  fıkrasındaki bütün gerekliliklerin yerine getirilip getirilmediği o  zaman ortaya çıkacak diye bekliyorum merakla ve umutla.

Bu davadaki sanıkların çoğu devlet memuruydu ya!  6 ay hapis cezası alsalar; memuriyetleri sona erecek. Onlar 5 ay 29 günlük tutukluyken –duruşma günü nasıl denk getirildiyse– mahkeme;  tutuksuz yargılanmalarına karar vererek, tecavüzcüleri  sokağa  salıverdi.  

İffetsizler(!) ve iffetliler(!)

Tümü tutuksuz yargılanan  sanıklardan 2 kadına 9 yıl hapis cezası verildi. Niye? “İffetsiz yaşam” sürdürüyorlar diye. Ayrımcılığın şahikası bu! Çocuğu taciz eden adamlar “iffetli” olduğu için onlara ceza indirimi yapıldı. Nasıl mı?  

Zorla alıkoyma değil, rızaen alıkoyma

Eski TCK’nın 414. Maddesinin 1. Fıkrasında; Küçük 15 yaşın altında olduğunda ırzına geçenlere 5 seneden aşağı ceza verilemez.  2. Fıkrasında; 15 yaşın altındaki küçüğün ırzına şiddet veya tehditle geçenlere 10 seneden aşağı ceza verilemez” diyordu. Ne yaptı mahkeme? 1. fıkrayı uyguladı ve olaya  “zorla alıkoyma değil, rızaen alıkoyma” diyerek alt sınır uyguladı ve sanıklar en az 5 eksik yıl ceza aldı. 4 sanık da beraat etti. 1 sanığın dosyası ise davanın en başında ayrılmıştı.  Zaten bu davanın en ağır cezasını da o kişi çekti; özel yargılandı ve memuriyetten atıldı.

İrtibat meselesi

Mahkeme kararını görmedim ancak medyadan “Ç”nin kendi iradesiyle para kazanmak amacıyla o 2 kadın sanıkla irtibata geçmiş ya da o kadınlarla irtibata geçen diğer sanıklarla ilişkiye girmiş” dendiğini okudum. Yoruma gerek var mı?

Ruh ve beden sağlığı raporu

Önemli bir husus daha var. Mağdure  “Ç”nin ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığına dair rapor da alınmamış, sanıyorum. Alınırsa; ceza artacak diye mi acaba? Yaa alla’sen; söyler misin? O yaştaki çocuk nasıl rızasıyla girer ilişkiye. 

“Ç”yi zorla alıkoymamış bu adamlar; rızasıyla gitmiş kız çocuğu onların yanına. Hukukçu değilim ama;  rızalı ya da rızasız bir çocuğa tacizde bulunma zaten suç değil mi?

Toplum infial halinde

Yargıtay kararı toplumda infial uyandırdı. “Yaşasın sosyal paylaşım siteleri” demek geliyor içimden. Ama işin şirazesi de kaçmıyor değil, bazen. Mesela mahkeme tutanaklarının açıklanmasını isteyenler var. Niye? Meraklarını gidersinler diye mi? Yok böyle bir şey…

2003’te de medya “Ç”nin peşindeydi; konuşturmak için. Ne soracaklardı? Hala merak ederim. Bir kısım medya bu konuya magazinel baktı; sayısı parmakla gösterilecek olanı da –iyi ki varlar– bu davanın takipçisi oldu. “Ç” dosyasını sivil toplum örgütleri sahiplendi; özellikle kadın örgütleri. Ama güçleri bir yere kadar yetti.

Yapılması gerekenler yapılsaydı…

“Ç”yi taciz edenlerin yargılandığı dönemdeki mevzuatta(örn:TCK) süreç içerisinde değişiklikler oldu.

Kadına ve çocuğa yöneltilen şiddet konusunda olumlu ve anlamlı gelişmeler kaydedildi.

Yeni yasal düzenlemeler yapıldı.

Yeterli mi tüm bunlar. Hayır. Çünkü; hukuk bir yere kadar etkili.

“Ç”nin başına gelenlerde yoksulluğun payı çok büyük;  oysa. Yoksullukla yeterli mücadele edildi mi?

“Ç” okuyabilseydi… Ailesi onu okutabilecek durumda olsaydı; biz şimdi yine “Ç” yi konuşuyor olur muyduk? Bilemeyeceğim.

***** 

Farkındalık, bilinç ve duyarlılık…

Tüm “Ç”ler, tüm aileler ve toplum “aile içi şiddet” ve “kadına-çocuğa yönelik şiddet” konusunda yeterli düzeyde eğitilmedikçe, farkındalık yaratılmadıkça,  bilinç oluşturulmadıkça, ilgili kamu görevlilerinin bu konularda gerekli duyarlılığa sahip olması sağlanmadıkça;  biz başka “Ç”leri konuşmaya devam ederiz gibi geliyor bana

“Y.A” bunca şeyi niye anlattı sana?

Arkadaşın “Y.A” hem de yıllar sonra niye anlattı bunca şeyi sana?  Üstelik anlattıkları, anlatmak istediklerinin çok küçük bir bölümü de olsa. .

Ç”nin ilk duruşması olduğu gün, sen bir başka görev nedeniyle çalıştığım vilayete gelmiştin,  ya… Ben gece saat 11’de biten duruşma nedeniyle seninle görüşememiştim. Ertesi gün öğle yemeğinde buluştuğumuzda; keyifsizdim hatırlarsan.

Bu aralar  “N.Ç.” dosyasına ilişkin konuşan çok insan var ya… Ve ben o insanların bazılarını gülümseyerek izliyorum. Keyfim yok yine… Aklıma sen geldin; birden bire. Telefonda anlatmak istedim sana; yaşadıklarımı ve şimdiki duygularımı. Dertleşmek istedim; işte.

“Ç” dosyası herkesin keyfini kaçırsın ki; bir şeyler yapılabilsin bu konuda.

Son sözüm ne mi? “Ç” kendisine ilişkin yazılıp çizilenleri siber alemden sildirmek istiyormuş ya… Benim anlattıklarını aktaracağın yazın da silinsin, siber alemden. Ama “Ç” okuduktan sonra.

Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.

Listeye geri dön

Bir cevap yazın