Hayata Dair

Yaz Gidince Gider Mi Akıllar Baştan?

Yaz Gidince Gider Mi Akıllar Baştan?

Yaz Gidince Gider Mi Akıllar Baştan?

Gökyüzünde kurşuni gri bulutlar… Odam çikolata kahvesi… Giysilerim kapkara; morlu yeşilli fuşya çiçekli gümüşi yemenim dışında. Yüreğimin rengi? Bilmem ki… Radyodan gelen müzik rengeahenk…

“Yaz bitti aşıklar şehre döndüler, Yarıda kaldı sabah biten geceler” diye başladı şarkı…

Yaz bitti…

Vallahi bitti yaz.

Okullar açıldı işte… Sokaklar değişik renk ve modelde formalarla donanmış, sırtlarına geçirdikleri çantalarla büyüklerinin elinden tutarak okula giden ya da servis bekleyen yüzleri ifadesiz çocuklarla dolu. Uzaktan “Türküm doğruyum ….” korosunu, zil seslerini, müdürlerin tehditkar -ve de talimatkar- konuşmalarını duyacağız yine.

Yazın azalan -ve beni çok mutlu kılan- trafik, eski keşmekeşine döndü. Yollarda  otobüsler sıkışık, içinde de insanlar. Dolmuşlar ayakta yolcularla dolu.

Ankara akşamlarının limonata zamanı geçti, salep zamanı geliyor. Mülkiyelilerde uzun süre oturamayız artık.

Sabahları ürperiyor insan. Şal yetmez oldu, panço zamanı.

Yolumun üzerindeki parkta sabahları ‘günaydın’laştığım ağaçların, yaklaşan kışın yarattığı travma etkisiyle verdiği tepkiler farklı. Yapraklarından silkinen de var, yapraklarının altındaki kan -yoksa can mı?- damarlarını yırtarak ekimoz rengine dönüştüren de. Çimler artık sevinç yerine hüzün yaratan yağmur sayesinde mevsim normallerinin ötesinde yağlı yeşil.

Parkın karşısında bulvarı ikiye bölen o çok sevdiğim su perdesi de susmuş.

Kaykaycı, yoyocu gençler de yok artık, en azından hafta içinde. Gelip geçerken beni gülümseten neşelerine tanık olmayı seviyordum.

Yaz sabahları köpeklerinin ‘def i hacet’i için sokaklara düşenler, nöbet değiştirdi.

Apartman görevlileri bakkaldan -kaldı mı ki? Marketten demeli- alıp, kayık sepetlerine doldurduğu ekmeği servis ettiği saati öne çektiler.

Yürüyüşe çıkan, parklardaki spor aletlerini kullanan insanlar pek değişmedi; epeydir o yaşlı tontini çiftle karşılaşmıyorsam da.

Vitrinler kum toprak taş rengi. Tanıdığım tanımadığım ama karşılaştığım bütün insanların yüzü maskeli ve rengi de hayatları gibi haki.

Şarkı sürüyor: “Daha vardı yaşanacak tatlı günler / Yaşanamadı erkenden bittiler”

Çiğdem “ömrümde hayatımda ben böyle güzel kıymalı makarna yemedim” dediğinde iki yaşındaydı. Bu şarkı sözünü yazan kaç yaşında acaba?

Yaşanamadan, erkenden biten -hatta başlayamayan- ne çok şey var hayatın içinde.

Bir zamanlar en çok üniversitedeki öğrencilik günlerimin tadını çıkart(a)madığıma yanardım. Şimdilerde mi?

Artık “¼ dalya” deseler de, kızlarımın bebeklik hallerinin tadını çıkaramadığıma yanıyorum. Onlarla oynamak varken, şarkı söylemek varken hayatın dayattığı başka işlere zaman ayırdığıma…

Ve anacığımla daha çok zaman geçir(e)mediğime. Çek elini yolma kabuğunu o yaranın şimdi. Kanatırsın… Kanarsın.

Bak, yaz bitti…

Yaz bitti, bak.

Kız çocuğu Doğa, ö-s-s  girdabına gireli çok oldu.

Oğlan çocuğu Ataberk, s-b-s derdinden çok ilk beş bine girme taşkalasında. Kolay mı 3G’li telefon var ucunda. Boşuna mı s-a-m-s-u-n-g diye hapşırması.

Almıla dördüncü yılın sonunda üniversiteli olma hayalinin gerçekleşmesinden hoşnut.

Pınar bu kışa iş sahibi bir genç olarak girmeyi can-ı yürekten istemekte.

Bahar 17 Aralık’ta sevdiklerine, alışkanlıklarına ve sebzelerine kavuşma hayalinde.

Fatoş bu akademik yıl için kendine uygun kurs arayışında.

Elif-Niyazi, bebişlerini kış bitimi kucağına alma heyecanında.

Hacer gönlünün gidebileceği yükseklikteki dallara uzanmakta kararlı.

Dila, Sudenaz‘la yarı didişerek yarı anlaşarak illaki m-s-n’de yazışarak okul günlerini renklendirmekte.

Aydan, öğrencilerine tarih dersini sevdirmek için projeler geliştirmekte.

Arife geciken kış hazırlıkları için kendine zaman ayıracak arkadaşından haber beklerken, eşi e-l-l-i yaşından sonra bu tür işlere kalkışmasını anlamakta güçlük çekmekte.

Ümtan Teyze tek başına yazlık evini toparlama telaşında.

Kırtasiyeci Nihat Amca -herkese inat- bir öğrenim yılını daha devirip, yaşadığı için şükretmekte.

Fero kışa dayalı işine ilişkin planlarının gönlünce işlemesinden keyifli.

Figen kış ortasında emekli olacağından gün saymakta.

Hürriyet, Deniz’in bebeğine battaniye hırka örmekte.

Nasip gurbete okumaya gidecek çocuğunun hazırlıklarını yapmakta.

Eser ise yamacındaki oğlundan ayrılacak olmanın verdiği hüznün tadını çıkarmakta.

Ege, Derin‘in kreşte öğlenleri uyumaması için yöneticileri ikna turlarında.

Çiğdem topladığı enerjiyle Derişko ve Denizko’nun p-e-r- f-o-r-m-a-n-s  ödevlerini en iyi yapan anne olma azminde.

Taylan ve Boran sokakta oynama saatlerinin kısıtlanacağına üzülmekte.

Saadet Hanım Teyze bu kış dizlerinin ağrımaması dileğinde.

Alaattin sigara yasağının kafesindeki işlerini çok etkilemeyeceği umuduna sımsıkı sarılmakta.

Nuri Bey bu kışa, kartına yeterli miktarda doğalgaz yüklemiş olmanın haklı gururunu taşımakta.

Duygu yazın evinin pencerelerini p-v-c’ye dönüştürdüğünden nihayet ısınacağına inanmakta.

İsmail bitmek üzere olan boya mevsimi yeniden açılana kadar aylaklık yapmanın bile kendini yorduğu hususunda beni inandırmağa çalışmakta. Ali İhsan, haldeki küçücük yeşillik sattığı tezgahında bu yıl  ç-i-n  m-a-l-ı  oyuncak satmayı planlamakta.

Bayram, salonda  yapılacak düğünlerin -elbette asıl bahşişlerin- azalacağına yanmakta.

Billur da, bitmek bilmeyen sokak düğünleri nedeniyle aldığı ilaca rağmen uyuyamayan yatalak babasının artık huzura ereceğini düşünmekte.

Adlarını sayamayacağım bir sürü insan da mevsim sonu itibarıyla düğün hediyesi altın alma derdinin biteceğine sevinirken, Sudem Kuyumculuğun ortakları ise üzülmekte.

Yurdanur uzun kış geceleri boyunca sevdiklerine saç bandı, boyunluk, şal için spot yün dükkanından ucuz yün alma kararlığında.

İsmet emekli ikramiyesiyle açtığı parti malı ayakkabı sattığı dükkanında stokladığı malları satıp satamayacağı hesabında.

Bilumum çalışanlar ise;  işyerindeki rehavet biter ya da azalır mı? Yoksa o rehavet değil de atalet mi? diye düşünme(me)kte.

Başka… başka…

Arzıay ve Tuluay “Yaz=Tatil demek, Tatil= Tembellik demek. Ama kış; ders demek. Ve biz kışı sevmiyoruz.” diyor ya. Arda da onlarla aynı düşünceyi yürekten paylaşan oğullarına ‘kış’ı sevdirme mücadelesi vermekte.

Yaz bitti işte.

Bitti yaz, vallahi.

Bak; klavyemin tuşlarıyla verdiğim talimatların ekrana yansımasına. Anlamsız ve bila renk değil mi? Anla işte yaz bitti.

“Yazacağım canım dendi dolu gözler / Alındı birer birer adresler / Ya kalem bitti ne naz / Bu yalan gibi biraz…” diyen şarkıcıya cevap veriyorum “Ne doğru kaldı ki?” Bana aldırmayıp “Ya istilada kalpler sessiz / Yazılmadı postacılar işsiz…” diye devam edince “Haa, işte bu doğru. Çünkü, yaz bitti. Bitti, yaz çünkü.” diyorum benden onay bekleyen varmış gibi.

Ve eşlik ediyorum sanatçıya “…Mevsim biterken böyle aşklar da biter / Başka biriyle başka, başka şehirler / Yaz yaklaşınca düşer akıllar başa / Sonra postacılar işe, yağmurlar bitince.”

Ve soruyorum kendime rengahenk çaba harcayarak: “Yaz Gidince Gider Mi Akıllar Baştan” (ŞD/EÖ)

(*) Şadiye Dönümcü. Sosyal Hizmet Uzmanı.

(**) Yaz Bitti. Söz-müzik: Yaşar Günaçgün

Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.

Listeye geri dön

Bir cevap yazın