65 yaş üstü: Tecrit etkili oldu mu?
Türkiye’de koronavirüs salgını nedeniyle yaklaşık üç ay tecrit uygulanan 65 yaş ve üzerindekiler bu sürede gerçekten korundu mu? Uzmanlar, Sağlık Bakanlığının açıkladığı verileri yorumladı.
Uzun zamandır uygulanan tecrit işe yaradı mı, 65 yaşın üstündekiler bu sayede virüsten korunabildi mi? Bu soruların yanıtı bilinmiyor. Halk sağlığı ve epidemiyoloji uzmanları, ellerinde hiçbir veri olmadığı için gerçek durumu anlamanın imkânsız olduğu görüşünde.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 5 Haziran’da yaptığı açıklamada, “Son bir ayda ölen vatandaşlarımızın yaş ortalaması 74.6. Toplam ölümlerin yüzde 93’ü 65 yaş üstü vatandaşlarımızdır” dedi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa ofisi de bu kıtada ölenlerin yüzde 94’ünün 60 yaş üstü olduğunu bildirmişti.
Halk sağlığı uzmanı ve Türk Tabipleri Birliği Covid-19 İzleme Grubu’ndan Prof. Kayıhan Pala, Türkiye ve Avrupa ortalamalarıyla ilgili iki hususa dikkat çekiyor:
“Türkiye’de 65 yaşın üstündeki nüfus yüzde 9.1, bu oran Almanya’da yüzde 22, İtalya’da yüzde 23. Yani bu yaş grubu nüfus daha düşük ama ölüm oranları benzer. İkincisi, biz dünyada hiç olmayan bir şey yaptık; uzun süre tecrit uyguladık. Fakat bu tecrit etkili oldu mu, bilmiyoruz. Bunu anlamak için yaş gruplarına göre ölüm hızlarını karşılaştırmalı olarak hesaplamak gerek. Yoksa bu benzerlik, sanki tecrit hiç işe yaramamış gibi algılanmasına yol açabilir.”
Türkiye’de ilk vaka tespitinden bu yana üç ay geçtiği halde Sağlık Bakanlığı ayrıntılı verileri açıklamadı. Bakan Koca’nın bahsettiği ölüm oranları sadece PCR testi pozitif olanları mı içeriyor, yoksa şüpheli vakalar da buna dahil mi; bilinmiyor. Bugüne kadar açıklanan beş bine yakın ölüme şüpheli vakaların dahil edilmediğini hatırlatan Prof. Tacettin İnandı, bakanın söylediği oranlar doğru olsa bile açıklanma şeklini yanlış buluyor:
“Hem hasta sayıları, hem de ölümlerin ayrıntılı biçimde verilmesi gerekir. Hangi yaş grubunda ne kadar hastamız var, ne kadarı iyileşti, ne kadarını kaybettik? Bunları bilmeden, içinden tek bir parça çekip verdiğinizde toplumda yanlış algılara yol açabilir. Örneğin sadece yaşlıları öldürüyor algısına yol açabilir. Yaşlılar üzerinde zaten var olan kaygı, korku daha da artabilir. Gençlerin de ‘hastalık yaşlıları öldürüyormuş’ diyerek bu işi daha da hafife almasına yol açabilir.”
Tacettin İnandı
Pek çok ülkenin her gün düzenli olarak ayrıntılı verileri paylaştığını belirten Prof. İnandı, “Yaşa, cinsiyete, illere ve bölgelere dağılımı gösteren bir salgın raporunun vatandaşlar olarak, bilim camiası olarak hakkımız olduğunu düşünüyorum” diyor.
Halk sağlığı uzmanı İnandı, 65 yaş üstünün toplam hasta içindeki oranını bilmeden sadece ölümlerdeki payının hiçbir şey ifade etmediği görüşünde:
“Bu rakam doğruysa yaşlılarımızı yine de koruyamadığımız anlamına geliyor. Evde kalmaya zorladığımız halde koruyamamışız demektir. Ama bunu söylemek için de bu yaştaki hastaların sayısını bilmemiz lazım. Ölümlerin yüzde 93’ünü oluşturuyor, peki hastaların yüzde kaçını oluşturuyor? Yaşlılarımızda hastalık ne sıklıkta gözükmüş, bu hastalarımızdan ne kadarı ölmüş, yaşlılarda öldürme hızı ne olmuş? Bunları bilmeden koruyabildik mi, koruyamadık mı, söyleyemiyoruz.”
Bakanın açıklamasının ilk anda kafa karışıklığı yarattığını söyleyen Prof. Belgin Ünal ise bu durumun sebeplerine dikkat çekiyor:
“Kaç zamandır evde tutuyoruz, buna rağmen ölenler içinde payı çok yüksek diye bir tartışma var. Oysa bu bilgi çok şaşırtıcı değil. Çünkü salgın boyunca aileleriyle birlikte yaşayan yaşlılar, genç kesimler dışarıya gelip gittiği için, çalışma yaşamı devam ettiği için enfekte olmuş olabilir.”
Huzurevlerinde durum
Hayatını kaybedenlerden ne kadarının huzurevlerinde yaşayanlar olduğu da bilinmiyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Ünal, bu konuda da bilgi eksikliğine vurgu yapıyor:
“Biz başka ülkelerin deneyimlerine bakarak diyoruz ki, huzurevlerinde salgın ortaya çıktığında oldukça öldürücü olabildi. Bizim ülkemizde ne kadarının huzurevlerinden kaynaklandığını bilmiyoruz. Aslında biz salgınla ilgili pek çok bilgiden habersiziz. Oysa hastanelerden Sağlık Bakanlığı’na çok detaylı ve günlük veri akışı var. Mesela illerde kaç olgu var, kaç ölüm oldu, bilmiyoruz. Yaş gruplarına göre nasıl değişiyor, bunu da hiç görmedik. Biz başka ülkelerin deneyimlerinden hep diyoruz ki 65 yaş üstünde öldürücülüğü yüksek, diyoruz. Ama bizim ülkemizde ne kadarı genç, ne kadarı 65 yaş üstü? Bunlara yönelik hiçbir veri paylaşılmadı.”
Halk sağlığı ve epidemiyoloji uzmanları, aylardır veriler paylaşılsın çağrısı yapıyor. Ancak Sağlık Bakanlığı sadece kamuoyuna değil, bilim insanlarına da bu bilgileri vermedi. Prof. Ünal, salgını anlamak, değerlendirmek ve önlem almak için bütün bilgilerin salgının başında, ortasında, sonunda her aşamasında rapor edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Not: Bu Yazı dw.com Sitesinde Yayınlanmaktadır.