Hayata Dair

Bayramın Çok Olsun, Gamze!

Bayramın Çok Olsun, Gamze!

Bayramın Çok Olsun, Gamze!

Her 23 Nisan’da, neşe dolmalı (ya) insana. Bu 23 Nisan’da arkadaşımın yeğeni Gamze’nin fıkralarını paylaşıma sunarak, neşe dolmak isteyenlere yardımcı olayım diye düşündüm.

Gamze, iki yaşındaydı, tanıştığımızda. Konuşmama fazlaca eşlik eden ellerim, yüksek ses tonum, arada yaptığım taklitler nedeniyle bir köşede yap-boz oynar gibi yaparken, şaşkınlıkla karışık beni izlediğini fark ettiğimden işi giderek abartıp, dedikoduların arasına çocuk şarkıları bile eklemiştim, o gün.

Başlangıçta yeni tanıştığı bir kişiye çekimser davranabileceğini düşündüğümden ona hiç pas atmamış, rüşvet babında içinde tokalar bulunan hediye paketini öylesine yanına bırakıvermiştim. Ufak ufak yaklaştı, sonra kaynaştık. Müthiş konuksever, topaç bir balerin, iyi bir şarkıcıydı.

Gamze okullu oldu

Gamze çabucak büyüdü: ilkokul iki öğrencisi artık. Annesi fen bilgisi, babası matematik öğretmeni. İstanbul’da üniversitede okuyan abisi Emrah’ı çok seviyor ve özlüyorsa da, “tekne kazıntısı” ve “evin tek gülü ” olmanın tadını acayip iyi çıkarıyor.

Mersin’de yaşadıklarından çok sık görüşemiyor, arada bir mektuplaşıp, paketleşiyorsak da; Gamze’yle ilgili dedikodular (!) kolayca bana ulaşıyor. Karadenizlilik pırıltıları da taşıyan Gamze fıkralarından aklımda kalanlar.

Gamze iki yaşında tuvalette kakasını yaparken, ‘pırt’lamayı da ihmal etmiyor.. İşi bitip de kalktığında, klozette kakasını görüyorsa da, pırtını göremiyor. Kıyamet koparıyor:

Pırtımı kim aldı? Nerede? Kakam burada, pırtım yok?” diye. Malum o yaş döneminde üretilen her şey çok değerli. Annesi çok zorlanıyor ‘pırt’ın görülebilecek bir şey olmadığı anlatmakta.

Duayla yedililer!

“Geleceği pırt aramasından belli olan” Gamze’miz birinci sınıfın ikinci döneminde çarpım tablosundaki “yedilileri” bir türlü ezberleyemiyor. Üzgün! Abisi, ezberlemesine yardımcı oluyor, şaşırdığında “salak” sözcüğü ile ödüllendirerek. Öğretmen bir gün ek süre veriyor.

İnatla sürdürüyor ezberi. Ezberlemeden uyumamakta ısrarlı. Bir an önce yatmasını isteyen annesi “yatarken dua et, sabah kalktığında ezberlemiş olursun!” diye ikna ediyor Gamze’yi. Sabah kalktığında ezberlemiş olacağından emin bizimki. Uyanıyor. Heyhat!

Annesini “Gördün mü! Allah da yedilileri bilmediğinden ezberlettiremedi rüyamda. Beni neden uyuttun. Niye Allah’ın bilip, bilmediğini önceden kontrol etmedin?” diye suçlamış.

Öğretmenine de “Allahın bile ezberleyemediği “yedililer”i ben de bilmiyorum” demiş. Şimdilerde değil ‘yedililer’i , ‘yetmişyedililer’i bile biliyor, hesap makinesi aracılığıyla.

Atama başkan

Çözemediği bir problem için babasından destek istemiş. Babası çözmüş ancak Gamze’ye anlatamamış. Her şeyi bildiğini düşündüğü babasına güveni sarsılan bizimki ertesi gün öğretmenini “Matematik öğretmeninin çözemediği soruları bize niye soruyorsunuz?” diye fırçalamış.

Gamze iki yıldır sınıf başkanı. Birinci sınıfta “Kimler başkan adayı olmak ister?” denince sınıfın yarısı aday olmuş. ‘Kapalı kağıt’ usulü oylama yapıldığında, sadece Gamzeye 44 kişilik sınıfta 26 oy çıkmış.

Her aday kendine bir dolu mükerrer oy atmış. Öğretmen bu seçimi iptal edince, bu kez ‘parmak kaldırma’ usulü oylama yapılmış. Öğretmen, en çok oy alan iki adaydan birini başkan olarak atamış.

İktidarın tadı

Bir “ilköğrenim demokrasisi” örneği olan “seçilmişlerden atanan” başkanlık zorluyor Gamze’yi. İktidar olmak yıpratıyor. Arkadaşlarıyla ilişkilerinde zorlanıyor. Tahtaya ismini yazdığı arkadaşlarını öğretmene ihbar etmiş olduğundan, adının önüne “ispi” sıfatı ekleniyor.

Sorumluluğu çok, yetkisi az, yetke alanını genişletemeyen bir başkan olmaktan mutsuz. Ev halkının “istifa et” uyarılarını kale almıyor.

Başkanlığın ona sağladığı “eşitler arasında birincilik” statüsü gönlünü okşuyor olsa gerek. İktidarın tadını almış bir kere. Gel-git yaşıyor. Geçende ‘İlkokul bitene dek başkanlığı sürdürürüm’ dedi telefonda.

Bir sevgilisi olsa!

Hayat Bilgisi sınavında “Atatürk, yurdu düşmanlardan kurtarmak için neler yapmıştır?” sorusunu uzun uzun yanıtlamaya üşenip, “Çok şey yapmıştır” diye yanıtlayınca, sonucuna katlanmış.

Birinci sınıfta ilk kez test oldukları gün okuldan almaya gelen abisine “Birinci oldum testte!”, “İlk ben verdim kağıdı!” diyor. Emrah kardeşini “salak” sözcüğü ile ödüllendirmede yine hiç gecikmiyor.

Abiyi her konuda model alıyor: bazen abisinin eskimiş karbon kağıtlı kopyası olsa da. Abisi, sevgilisinin fotoğrafını bilgisayarına ekran koruyucu yapmış. Gamze sevgilisi olmasını istiyor. Çünkü sevgilisi olunca, bilgisayar aldırtacak babasına.Amaç – araç yer değiştirmiş anlayacağınız.

Deniz kavanozları

Gamze’yle yaşıt yeğenimin kızına panço ördüğümü öğrendiğinde, nasılsa yorumsuz kalmıştı. Sonradan teyzesine “Bu Şado’da hiç akıl yok. Niye el’aleme örüyor ki?” deyince, arkadaşım “Aslında o panço senin olmalı!” demiş gülerek.

Anlaşılmışlıktan mutlu olan bizimki, “Evet, hiç değilse kıskanmak zorunda olan ben olmazdım, o zaman.” deyince, arkadaşım dumura uğramış.

Beş yaşında Ayvalık’ta tatildeyken bir akşam annesinden “denizdeki kavanozları” göstermesini istemiş Gamze. Deniz – kavanoz alakasını kuramayan annesi, sonradan istenilenin ‘yakamoz’ olduğunu anlamış.

Türkçe ödevi

Gamze’nin kendini çok rahat ifade eden bir çocuk. Bir gün öğretmeni “Her şeyi bilmek zorunda mısın?” deyince, bizimki “Bilmiyorum, aklıma geliyor da söylüyorum” demiş.

İşte Gamze’nin iki ay önce yaptığı Türkçe ödevi. Habersizce fotokopisini almıştık.

– Soru: Hiç hayal kurar mısınız?

– Gamze:Evet.

– Sizin hayaliniz nedir?

– Bahçeli bir ev ve köpek.

– Bunu gerçekleştirmeniz için sizin ne yapmanız gerekir?

– Benim bir şey yapmama gerek yok Babam emekli olunca, bahçeli bir ev de alacak. Köpek de.

Köpek için!

Anlaşıldığı üzre Gamze’nin yaşamda en çok istediği şey: bir köpek. Daha önce de, bir tanıdığımızın kaza geçiren kızına hediye edilen köpeği duyduğunda “Şado’cum; ben kaza geçireyim, sen de bana köpek getir hediye” demişti.

Bu Gamze, benim çevremdeki “Gamze”lerden biri. Her bir “Gamze”‘ başka bir alem. Her birinin farklı artıları var. Ben bilumum Gamze’lerin kendilerini ifade etmelerindeki sadelik, netlik ve doğallığına bayılıyorum.

Bayramın çok olsun Gamze. Bayramınız çok olsun: Berfin, Eylül, Dila, Ekin, Deniz’ler…

Bayramınız çok olsun Gökçe, Yiğit, Oğulcan, Emre, Ataberk, Derin’ler…..

Çocuklara / çocuklarına bayram yaptıranların da bayramı çok olsun…. (ŞD/BA)

* Şadiye Dönümcü, sosyal hizmet uzmanı

Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.

Listeye geri dön

Bir cevap yazın