Yine Şenlendirecek Gezici Festival Ankara'yı
Ankaralı sinemaseverler festival sezonunu bu yıl “filmekimi” sürpriziyle açtı. Şimdi sıra Gezici Festival’de. 30 Kasım’da başlayan ve 7 gün sürecek festival; kurşuni Ankara havasını renklendirip şenlendirecek, yine.
17 yıldır takipteyim
Ankara Sinema Derneği’nin, Gezici Festival’i sınırlı olanaklarla ve çok büyük bir özveriyle bizlere sunduğunu tam 17 (bu yıl 18 olacak) yıldır takipçisi ve destekçisi olan bir sinemasever olarak biliyorum.
Günler öncesi düşmeğe başladı e-posta kutuma; festivalde yer alacak filmlere ilişkin muştu nitelikli postalar. Zaman daraldıkça sosyal medya hesaplarıma gelen bilgiler daha zengin içerik kazandı. 22. Kasım günü program açıklandığında heyecanlandım. Koydum masaya bilgisayarımı, ajandamı, kağıt-kalemi.
Zor ve keyiflidir, kişisel seçki yapmak
İşim zor, bir o kadar da keyifli. Film tanıtımlarını oku, sanal alemden film ve yönetmenlere ilişkin bilgilen, tanımadığın yönetmenlere ilişkin sanal alemde araştırma yap. O günlere dair sair programınla festival programını eşleştir. Bazı filmlerden bu nedenle kafadan vazgeç. Aynı filmin ikinci gösterimi var mı? Varsa yaz bir kenara. Yoksa kahrol. Kendi film seçkini -kabaca- yap. Film hakkında artı bilgilen, yönetmen hakkında sanal alemden araştırma yap. Türkiyeli filmler hakkındaki bilgilerini tazele.
Festival mekanı yine Alman Kültür ve Kızılay-Büyülü Fener. Girmeyeceğim seanslarda evime gidip, sinema hastalığından muzdarip dizlerimi dinlendirmem mümkün olabilecek. Ya da iki mekan arasında gidip gelirken tutulan dizlerim açılacak. Biletler tüm seanslar için 7 Lira. Keşke öğrenci-emekli kenti Ankara’da ilk iki seansın ücreti daha düşük olsaymış. Kendim için istiyorsam namertim; ne emekli ne de öğrenciyim.
Türkiye Sinemasına pozitif ayrımcılık
Dönelim program(ım)a…Her dem pozitif ayrımcılık yapıyorum; Türkiye Sinemasına. Festivalin bu bölümündeki filmlar harika…
‘Babamın Sesi’ (Orhan Eskiköy – Zeynel Doğan) beni en çok heyecanlandıran film. “İki Dil Bir Bavul” kadar sevip, fırsat bulursam daha sonra da izlemek isteyeceğimden eminim bu filmi. Dilerim ödül sayıları da giderek artar. Film sonrası söyleşi de var; yönetmen(ler)le.
Reis Çelik‘in “Lal Gece“‘yi daha önce izledim; kaçıranlara tavsiyemdir. Araf ve Yeşim Ustaoğlu ve de sıkışmışlık. Vizyonda izledim ve çok sevdim. Yönetmenle yapılacak söyleşi bölümüne girme olanağı yakalayabilsem, ne güzel olur. Yaşı küçük, oyunculuğu büyük Neslihan Atagül’e selam gönderebilsem, Ustaoğlu’nu kutlayabilsem, ‘daha daha ödüllere’ diyebilsem daha da güzel olur.
Babamın Sesi, Devir, Küf, Siirt’in Sırrı….
Derviş Zaim ve “Devir” elbette izleyeceğim filmlerden biri. Yönetmenin masalsı mı yoksa şiirsel mi desem, sinema dilini çok seviyorum. Bu filmin sürpriz güzelliği olacak gibi. Niye? Zaim’in “Filmi oluşturdum, film de beni oluşturdu.” Dediğini okudum sanal alemden. Profesyonel oyuncu yok, senaryo da yokmuş. Yönetmenin söyleşi esnasında soru yağmuruna tutulacağı kesin gibi.
Ali Aydın‘ın “Küf” filmine ilişkin okuduklarım etkiledi beni. Yeni ve genç bir yönetmenle daha da tanışacağım. İlk filmleri seviyorum; bilmediğim bir yemeği ilk kez tatmanın heyecanına benziyor.
İnan Temelkuran‘ın “Bornova, Bornova” filmini sadece İzmir’de çekildiği için değil, bence iyi bir film olduğu için sevmiştim. Temelkuran’ın Kristen Stevens ile birlikte yönettiği “Siirt’in Sırrı” bir belgesel. Konu ilginç. Söyleşi yok ama inanıyorum ki çıkışta kapı önünde bir grup festival arkadaşımla biz kendi aramızda söyleşeceğizJ.
“Şimdiki Zaman” bir kadın öyküsü. Yönetmen de kadın: Belmin Söylemez. Kadınların kadın filmi yapmaları etkileyici oluyor, bence. ‘Kısa’cı ve ‘belgesel’ci Söylemez’in birikimi ilk uzun metrajlı filmine olumlu katkı vermiştir mutlak. Genç kadın sinemacıyı söyleşi sırasında tanıyacağım.
Zerre, Şimdiki Zaman, Yeraltı…
Erdem Tepegöz’ün filmi “Zerre” de izleyeceklerim arasında. Cüneyt Cebenoyan “Dardenne Kardeşleri hatırlatan gerçekçiliğiyle sinemamızda eksikliğini hissettiğimiz yeni bir nefes” diyor yönetmen için. Bir Dardenne-sever olarak bu filmi seveceğim kesin.
Veeee “Yeraltı” ve Zeki Demirkubuz. Vizyonda ilk izleyişim sonrası Olgunlar Sokaktaki sahaflardan Dostoyevski’nin “Yeraltı” kitabını almıştım; olur a bulamam evdekini diye. Okurken çiçekler ve yıldızlar açtırmıştım kitaba. Ve 3 gün arayla bir daha izlemiştim filmi. Muharrem (Engin Günaydın) ile hasret gidermek, Dostoyevski’yi bir daha yudumlamak, Demirkubuz’la uzaktan da olsa tanışmak, Ankara’ya bir kez daha aşık olmak için bir daha izleyeceğim filmi. “Akıllı bir adam (kadın?), kendine karşı acımasız değilse gururlu da olamaz.” cümlesi üzerine yine düşünmek için.
Festivalin ‘Türkiye Sineması-2012 seçkisi 9 filmden oluşuyor. Kişisel seçkim ise 7.
İlle de Aşk, ille de Haneke
“Dünya Sineması” seçkisinde dokuz film var. Benim seçkimde “Düşler Diyarı”, “Aşk”, “Domuzların Kralı”, “Temizlikçi”, “No”, “Perşembeden Pazara” yani 6 film var. Zaman fukaralığı “Onur Yürüyüşü”, “Kaplanın Yılı” ve “Orada Burada”yı izlememi engelliyor.
“Tuncel Kurtiz’in En Sevdiği Filmler” bölümünde “Leopar“, “Her Türlü Kuşkunun Ötesinde Bir Yurttaş Hakkında Soruşturma”, “Nashville“, “2000 Yılında 25 Yaşında Olacak Jonas“, “All That Jazz” var ve ben sadece ikisini izleyebileceğimL.
Festivalin “Savaşla Büyümek” bölümünde “Savaş Cadısı” ve “Annemin Kollarında” filmleri var. Alman Kültür’deki gösterimler ücretsiz ve dolayısıyla yer bulursam izleyebileceğim. Ama 2 Aralık Pazar günü saat 16:00’daki panele katılmam olası. Üretim Hatası” bölümündeki filmlerden “Öğün, Çalış, Güven” ve “Havai Fişekler“i izleyip, “Makine Adam” ve “Yarın” için yüreğime taş basacağımJ.
Büyülenmenin Ötesi: Larry Jordan Toplu Gösterimi‘ni izleyeceğim, elbette “Kısa İyidir” leri de. “Kan Akmalı – Gizlice Nazilerin Arasında” özel gösterimi kısmet olmayacak.
Elde var 15 bilet
Biletlerin satışa çıktığı gün, Büyülü Fener’in gişesinden 15 bilet kestirdim; her zamanki koltuğuma, en arka sıra, sol baş ilk koltuk için.
Şimdi gün sayıyorum: 3-2-1. Ve Cuma günü Ankara şenlenecek; elbette ben de.
*Şadiye Dönümcü, sinemasever.
Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.