Rengahenk Yaşlılar

Yüreği Darda Bozgunda İken “Kızılcık Şerbeti İçtim” Diyenler

Yüreği Darda Bozgunda İken ``Kızılcık Şerbeti İçtim`` Diyenler

Araştırma 1:

Uluslararası araştırma şirketi The Gallup Organization Europe’nin Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile Türkiye’de “insanların ülkelerindeki mutluluğunu ölçmek ve halkın görüşleri doğrultusunda liderlere öngörü sağlamak” amacıyla her ülkeden yüz yüze görüşme yoluyla 1000’er kişiye uyguladığı anketle yapılan “Halk Memnuniyeti İle Kurumlara Güveni” konulu araştırma sonuçlarını yayımlayan gazete haberine göre;

*Türk halkının Türkiye’nin ilerlediğini ve liderlerin iyi çalıştığını düşündüğü,

*Türkiye’nin beş yıl öncesine göre ilerlediğini düşünen Türk halkının, bundan gurur duyduğunu ve geleceğe umutla baktığının ortaya çıktığı,

*Ülkesinden gurur duyan milletler arasında Türkiye’nin (% 65)  ilk, Yunanistan’ın ikinci, İsveç’in (% 13) son sırada yer aldığı,

*Türklerin en fazla orduya (% 86) güvendikleri (AB ülkeleri ortalaması % 67), sonra sırasıyla hükümete (AB ülkelerinde son sıralarda) yargı ve dini organizasyonlara (% 57’şer), sağlık sistemi ve seçimlerin dürüstlüğüne (% 48’er), finans sektörüne (% 37), medyaya (% 25) güvendikleri,

*Ülke yönetiminden memnuniyet duyanlar arasında İspanyollar, Danimarkalılar ve İngilizlerden sonra Türklerin (%48) dördüncü, Fransızların son sırada yer aldığı,

*Halkın eğitim, sağlık ve altyapı hizmetlerinden duyduğu memnuniyet konusunda Türklerin son sıralarda bulunduğu saptanmış.

Araştırma 2:

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan ”2009-Yaşam Memnuniyeti Araştırması”nda;  Türk Halkının yüzde 85’inin (yazıyla seksen beş) mutlu olduğu ortaya çıkmış.

Araştırma kapsamındaki “mutluluk” tanımına göre; acısı, kederi, ızdırabı olmadığı gibi üstüne üstlük bir de sevinçli, neşeli, yaşadığı hayattan tatmin olanlar yani genel olarak hayatından memnun olanlar  “mutlu insan” sınıfında yer alıyor.

7.546 kişiyle yapılan araştırmanın sonuçlarını “her 20 birey” bazına uyarlarsak;

* 20 bireyden (yaklaşık) altısı orta düzeyde mutlu, dokuzu mutlu, ikisi çok mutlu, üçü mutsuz ya da çok mutsuz. (Yani; 17 birey mutlu, üç birey mutsuz.)

* 20 kadından (yaklaşık) altısı orta düzeyde mutlu, 10’u mutlu, ikisi çok mutlu, ikisi de mutsuz ya da çok mutsuz.

* 20 evli kadından (yaklaşık) 18’i mutlu ve orta düzeyde mutlu, ikisi de mutsuz ya da çok mutsuz.

* 20 evli olmayan kadından (yaklaşık) 16’sı mutlu ve orta düzeyde mutlu, dördü mutsuz ya da çok mutsuz.

* 20 erkekten (yaklaşık) altısı orta düzeyde mutlu, dokuzu mutlu, biri çok mutlu, üçü mutsuz, biri çok mutsuz.

* 20 evli erkekten (yaklaşık) 17’si mutlu ve orta düzeyde mutlu, üçü de mutsuz ya da çok mutsuz.

* 20 evli olmayan erkekten (yaklaşık) 18’i kendisini mutlu ve orta düzeyde mutlu, ikisi mutsuz ya da çok mutsuz.

* 20 üniversite mezunundan 13’ü mutlu, altısı orta düzeyde mutlu, ikisi  mutsuz.

* 20 en az mutlu insandan (yaklaşık)  11’i okur-yazar ama okul bitirmeyenler.

* 20 ilkokul mezunundan 10’u mutlu, üçü mutsuz.

* 20 yüksekokul-üniversite mezunu ile ilköğretim-ortaokul mezunundan 18’i mutlu ve orta düzeyde mutlu.

* 20 en az mutlu birey 15’i okur-yazar olmayanlar.

* En mutlu gruplar;  üniversite mezunları ve 65 (+) yaştakiler.

* En mutlu kesim (orta düzeyde mutlular dahil) 18-24 ile 25-34 yaştakiler.

* 65(+) yaştaki 20 bireyden (orta düzeyde mutlular dahil) 15’i mutlu, 4’ü mutsuz.

* Kendisini en az mutlu hissedenler 55-64 yaş grubundakiler.

* 18-24 yaş grubundaki 20 bireyden 18’i mutlu, ikisi mutsuz.

* 25-34 yaş grubundaki 20 bireyden (orta düzeyde mutlular dahil) 17’si mutlu, ikisi mutsuz.

* Geliri 3 bin 500 (+) lira olan her 20 bireyden 14’ü mutlu, beşi orta düzeyde mutlu, biri mutsuz.

* Geliri 600 (-) lira olan 20 bireyden dokuzu mutlu, beşi mutsuz.

* 20 bireyden 14’ünün mutluluk kaynağı “tüm aile”si, üçünün çocuğu, birinin eşi, ikisinin de anne-babası, torunları, kendisi ya da diğer bireyler.

* Sosyal güvenliği olan 20 bireyden 12’si, olmayanların ise sekizi mutlu.

Bu arada küçük ve güzel bir haber: 2008-Yaşam Memnuniyeti Araştırması” ile ”2009-Yaşam Memnuniyeti Araştırması” arasında mutsuzluk oranı farkı sadece yüzde 1 artmış.

Araştırma 3:

Araştırma şirketi Gallup’un, 2005-2009 yıllarında 155 ülkede yaptığı mutluluk araştırması ile ülke insanlarının memnuniyet’ dereceleri saptanmış. Gazete haberine göre;

* En mesut insanların olduğu ülkeler; 1.Danimarka (% 82), 2. Finlandiya, 3.Norveç, 4. İsveç-İsviçre ve 5. Hollanda.

* En bedbaht insanların olduğu  ülke: Togo ( % 1)

* Mutsuzlar  listesinin sonunda çoğunlukla Afrika ülkeleri (Nijer, Ruanda, Burkina Faso, Sierra Leone, Kamboçya, Komor Adaları ve Burundi) yer alıyor.

* Türkiye(%13) 103’üncü sırada.

* Danimarkalıların “zorluk çekme” oranı yüzde 17, Togoluların yüzde 67, Türkiye’nin yüzde 13.

* Gallup yöneticisi Jim Harter ilk beşte yer alan ülkelerin aynı bölgede (İskandinav) olduğunu, bu ülke insanlarının temel ihtiyaçlarını diğer ülkelere kıyasla daha iyi karşılandığını yorumu yapmış.

Evet; Üç araştırma, Üç sonuç.

Bu yazıda diğer ülkelerin mutlu-mutsuz insanlarını ve onların neden mutlu ya da mutsuz olduklarını bir yana bırakıp; kendi ülkemize ve kendi insanlarımıza dönmekte yarar var.

Acısı, kederi, ızdırabı olmayan ve sevinçli, neşeli, yaşadığı hayattan tatmin olanlar yani genel olarak hayatından memnun olanlar  “mutlu insan” sınıfında yer alıyormuş ya… Ben bu “mutluluk” tanımına takıldım. Niye mi?

Benim çevremde her daim acısı, kederi ya da ızdırabı olan veya bu duygularla hiç tanışmamış ya da her dem aynı dozda acısı olan, kederlenen, ızdırap çeken birisi yok. Sizin var mı?

Benim çevremde her daim sevinçli, neşeli, hayat doyumu yüksek veya bu duygularla hiç tanışmamış ya da her dem aynı dozda sevinçli, neşeli, hayat doyumu yüksek olan birisi yok. Sizin var mı?

Bu ve benzeri duygular hayat akışı içinde sıkça rastlanan duygular değil mi?  Güzel -ve de kötü- olan bu duyguların debisinin değişkenliği zaten.

Biz, Türkiye’de yaşayanlar gerçekten mutlu muyuz?

Oysa televizyon haberlerini izlediğinizde, günlük gazeteleri okuduğunuzda, üç-beş kişi bir araya geldiğinizde konuşulan konulara baktığınızda “toplumsal” mutsuzluğun 20/20 olmasa bile 19/20 olduğunu söylemek hiç zor değil.

Şiddetin, terörün, yoksulluğun, yoksunluğun, işsizliğin, sevgi-saygısızlığın bu denli yoğun olduğu toplumumuzda, bireye “mutlu musun?” diye sorduğunuzda sizce hangi duygularla “evet” yanıtı verir?

“Kan kustum, kızılcık şerbeti içtim.”, “Kol kırılır, yen içinde kalır” gibi atasözlerini kendine düstur edinen, tevekkül kültürü olan, geleneksel değerlere sıkı sıkı sarılan bir toplumda, size “mutlu musunuz? ” diye soran yabancı bir insana “hayır, mutsuzum” diyebilecek olsanız bile bir şey değişmeyeceğinden “evet, mutluyum” deyip, kestirip attırmak daha kolay değil mi?

İnsan çoğu kez kendine bile mutsuz olduğunu dillendir(e)mezken, başkasına niye dillendirsin ki? Sonra “mutsuzum” demek ayıp değil mi? ‘Az’la yetinmeyi bilen bir toplumun üyeleri olarak “Azıcık aşım, kaygısız başım” demez miyiz hep! “Allah sevdiği kuluna önce eşeğini kaybettirir, sonra da buldururmuş” demez miyiz hep.

Aslında hepimizin hayattan beklentisi basit. Kafamızı sokacak bir ev. Tabağımıza koyacak iki kap yemek. Sağlıklı aile üyelerimiz. Sıcak ve huzurlu bir yuva.  Düzenli ve yeterli bir gelir. Kaygısız bir gelecek.

Birey olarak bunları sağlamamızı ve dolayısıyla mutlu insan olmamızı -yukarıdaki araştırma sonuçlarını göz önüne alırsak-  kolaylaştıran bazı şeyler var;

1.     Kadın -dahası evli- olmak,

2.    Erkek ve evliysek boşanmak,

3.    Yüksek okul/üniversite mezunu olmak,

4.    Yaşımızı 18-24 ya da 25-34 yaş aralığında dondurmak veya 65 (+) yaşa yükseltmek,

5.    Gelirimizi mutlaka 3.500 (+) TL. ye çıkartmak,

6.    Mutluluk oranımızı arttırmak için gelirimizi 600  (-)TL.den yukarı  çekmek,

7.    Mutsuzluk oranımızı azaltmak sosyal güvenlik hakkı elde etmek,

8.     Aile, çocuk, anne-baba ve torun mutluluk kaynağı olduğundan gereğini yapmak.

9.    Kendimizin de bizatihi mutluluk kaynağı olduğumuzu unutmamak,

Bütün bunlara rağmen hala mutsuzsak umutsuzluğa kapılmak yok; hala yapacağımız bir şeyler var.

Bolca süt içelim, siyah çikolata yiyelim, muz ve kayısı tüketelim ki; kanımızdaki serotonin düzeyi yükselsin. Ya da mutluluk haplarına saldıralım ki; serotonin düzeyimiz daha da yükselsin.

Tamam;  bireysel mutluluğumuzu sağladık diyelim. Ya toplumsal mutluluk?

Çevremizde, mahallemizde, kentimizde, ülkemizde, komşu ülkelerde ya da tüm dünyadaki mutsuzluk kaynakları ortadan kalkmazsa mutlu olunabilir mi? Elbette hayır! Peki, ne yapalım? Bu sorunun cevabını tam olarak bilmiyorum ama ben bireysel mutluluk oranımı nasıl arttıracağımı biliyorum.

“Doktor, ben iyi değilim

bana iki tertip İzmir yaz

yüreğim, darda

bozgundayım.(…)

Doktor bana iki tertip İzmir yaz.”

(Dinçer SÜMER**)

Hadi eyvallah! Reçetemi aldım. Ben İzmir yolcusuyum. Var mı gelen? (ŞD/SP)

 

*Şadiye Dönümcü. Sosyal hizmet uzmanı.

** Şiirin tamamı için tıklayınız.

Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.

Listeye geri dön

Bir cevap yazın