Yaşlı Nüfus, Basında Yaşlılık

Yaşlanmak ve narsizm…

Yaşlanmak ve narsizm

Yaşlanmak ve narsizm...

Ötekinin onayına bağımlı olmaktan vazgeçme cesareti göstermemiz ve ötekiyle ilişkimizi birlikte var olmak üzerine kurmamız gerekir.

Yaşlanmak istememek korkaklıktır” der bir yazar. “Yaşlanmaktan korkmak narsizmdir” de denebilir. Narsistin en çok hissettiği duygulardan biridir korku, o bunu itiraf etmek istemese de. Başarısız olmaktan, beğenilmemekten, bir başkasının daha çok beğenilmesinden, kilo almaktan, terk edilmekten, bir tartışmayı kaybetmekten, vs.den korkar narsist. Çünkü hayatta kalmak için güzelliğe, gençliğe, ince ve fit bir bedene, başarıya, sürekli bir alkışa ihtiyaç duyar.

Bir narsist hastalanırsa ya da yaşlanırsa, güç, güzellik veya etkinliğinde bir kayıp yaşarsa depresif bir duygudurum ortaya çıkar. Yetersizlik şemasının telafi olanakları ortadan kalktığında narsistik duygular açık bir yaraya dönüşür. Büyüyen bir içsel huzursuzluk, mızmızlık, üzüntü, keyifsizlik, agresyon, başkalarını suçlama, haklılık duygusu ve bunların yanında bedensel sıkıntılar şeklinde kendini gösterir bu ‘yaralı’ olma hali. Bedensel olarak duyulan acı, artık telafi edilemez duruma gelen ve gerçek nedeni itiraf edilemeyen ruhsal acının tezahürüdür.
Hele emeklilik ölüm ilanı gibidir. Narsistik telafinin en önemli araçlarından biri olan mesleki tatminin ortadan kalkması, narsistik yaralanmanın, kırılmanın önünün tamamen açılması demektir.

Narsistin bütün hayatı, ruhsal kırılganlığının ve kendilik değeri sorunlarının telafi edilmesi üzerine kurulmuş olduğundan, gerçek hayatı anımsatan yaşlanmanın bedensel değişiklikleri ve belirtilerinin, örneğin yüzdeki kırışıklıkların kabul edilmesi mümkün değildir. İçsel olarak kendini değersiz, yetersiz, kırılgan hisseden birey, ayrıca bedensel olarak aynı duyguları hissetmeye başlar. Böyle yaşamaya nasıl devam edebilir ki narsist?

Yıllardır gizlenmeye çalışılan gerçeklik, yaşlanmaya başlayınca, gizlenemeyecek bir şekilde ortaya çıkmıştır. Kırılganlık, zihinsel yavaşlama, düşünsel zaaflar ve belli beceri ve yetilerin kaybı…

Narsistin temel eksikliği olan, varoluşunun olduğu haliyle hiçbir zaman onaylanmamış olma durumu sonucunda ortaya çıkan değersiz kendilik, yaşlanmaya başlamakla zirveye ulaşır ve bir anlamda narsist için kesinlik kazanmış olur.

Yaşlandıkça iş değiştirmek zorlaşır, daha genç olanlar, daha az bilgiye ve tecrübeye sahip olsalar da tercih edilir. Sözleri artık daha az dinlenir, kıyafetler daha az yakışır. Çevresi daha az ilgi gösterir. Eski parlaklığı sönmeye başlamıştır. Bir toplantıda, partide odak noktası değildir artık…

Yaşlanan narsist aksi bir yaşlı olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Bu daha da uzaklaştırır insanları. Kendini doğrulayan bir kehanete dönüşür yaşlanan narsistin kendi hakkındaki yargıları. O artık istenmeyen, işe yaramayan, beğenilmeyendir. Artık kimse ona aşık olmayacak, takdir edip hayran, söylediklerini kaale almayacaktır. Yaşayan bir ölü gibi hisseder yaşlanan narsist kendini…
Yaşlanma sanatı, yaşlılığı bir kayıp olarak değil, hayatımızın diğer evreleri gibi bir evre olarak yaşamayı öğrenmekte yatar. Hayatın sonluluğunu, özellikle kendi hayatımızın da nihayete ereceğini kabullenebilmek için öncelikle kişisel sınırlılıklarımızı görebilmek ve bu sınırlara gülümseyerek hoş geldin diyebilmek gerekir. İçinde bulunduğumuz zamanın ruhunun, bunu ne kadar güçleştirdiğinin farkındayım. Çünkü zamanın ruhu ya varsın, ya yoksun diyor.

Var olmak da ne kadar tüketebileceğinle, tüketmek için ne kadar çok paraya ve güce sahip olduğunla, hangi lüks arabaya bindiğinle, hangi güzel kadınla, hangi başarılı, zengin ve/ya da güçlü erkekle birlikte olduğunla, efektif olarak en çok 50 metrekaresini kullanabildiğin evinin en az 300 metrekare olmasıyla filan belirleniyor.

Eğer köşene çekilmiş kitabını okuyor, yazını yazıyorsan, kimsenin ilgilenmediği konularla zamanını geçiriyorsan, çok para kazanmaya çalışmak yerine, içinde bulunduğun topluluk için bir şeyler yapıyor, etrafındaki insanları mutlu etmeye çalışıyorsan, tüketmek yerine üretmek için çaba sarfediyorsan, varoluşunu dışarıdan nasıl göründüğün değil de, kendini hayatta nasıl konumladığın ve buna bağlı olarak nasıl hissettiğin üzerine kuruyorsan, yoksun.

Varlıkla yokluk arasında nerede duracağımız ve bizi mutsuz etmesi garanti patolojik bir narsizmden içsel bir huzuru olanaklı kılacak sağlıklı bir narsizme geçmeye karar vermek bireyin kendi elindedir.

Bunun için, ötekinin onayına bağımlı olmaktan vazgeçme cesareti göstermemiz ve ötekiyle ilişkimizi birlikte var olmak üzerine kurmamız gerekir.

Not: Bu Yazı radikal.com.tr Sitesinde Yayınlanmaktadır.

Listeye geri dön

Bir cevap yazın