Annecim, Ben Büyüdüm Sen Gideli

Yazamadım sana hiç; niyetlensem de. "Nasılsın?"  diye soranlara "Hayat gailesi işte " derdin ya. Anla işte; hayat gailesi. Yazmadım ama konuştum seninle tek taraflı hep; kendimi yalnız hissettiğimde, sana ihtiyacım olduğunda. Yıldızların oralarda neler yaptığını bilemesem de "el'alem ne der?" kaygısıyla oto-kontrolünü bırakmadığından eminim. Kan kustuğunda bile, "kızılcık şerbeti içtim" derdin, yaşarken çünkü. Oradaki...

Okumaya devam et

Fazilet Hanım: Asaleti Kendinden Menkul Kadın

Üç gündür midem ağrıyor, yutkunurken zorlanıyorum. Uykularım bölündü. Önüme çıkana onu anlatmak istiyorum. Kendime kızıyorum, ailedeki herkesi suçluyorum: 'Bu kadar insan bir tane kadına, teyzeme sahip çıkamadık' diye. Çocuğu olmadı Fazilet Teyzemin. Kocasının yeğenlerini de, kendi yeğenlerini de hep çok sevdi. Çocukluk filmimin başrolünde annem, ikiz kardeşim İnci ve teyzem vardır. Anılarımın güzel insanı,...

Okumaya devam et

“Nato Teyze” ya da “Setenay Gibi” Bir Kadın

Adı Zülfiye. Yaşı yetmişlerde. Elli beş yıldır "değirmen her allahın günü sağa dönmez" diyen Alaaddin Amcayla, nam-ı diğer Çavuş'uyla evli. İki çocuk -bir de gelininin- annesi. Üç torununun babaannesi. Torun çocuğu Koças'ın büyükannesi. Ben dahil bir çok kişinin de "Nato (**)" Teyzesi. Yıllardır hastalıklar onun peşinde koşmuş, o da hayatın. Dört yıl yatağa...

Okumaya devam et

Michalis: “Savaş Aptallıktır” Diyen Adam

Rodos'ta, Old Town'da, Eski Şehir'in o güzelim, yerleri çakıl döşeli, dar sokaklarında gezinirken rastladık ona. Atölyesinin önünde, ayakta, elindeki bakırdan yapılmış balık formunu parlatıyordu bezle. Hayret dolu bakışlarıma "Kalimera" diyerek yanıt verdi. "Merhaba" deyince gözleri parladı adeta. Kırık Türkçesiyle "Merhaba... Hoş geldiniz... Buyurun..." sözcüklerini sıralayıverdi. Balık fenerin fiyatı alamayacağım kadar yüksek...

Okumaya devam et

Çavuş Amca: Değirmen Her Allahın Günü Sağa Dönmez Diyen Adam

Ankara sıcağından kaçıp, Tersakan çayının içinden geçtiği Havza yaylasına gittim dört günlüğüne. Havza serin, evlerine konuk olduğum Alaaddin Amca ve Zülfiye Teyze çok sıcak ve bol şefkatliydi. "Ev sahibi misafirin hizmetkarıdır" düsturunun hakim olduğu evde kendimi "göşenay"(**) gibi hissettim dersem yalan olur, "göşenay"dım. Bu yazının konusu, 33 yıllık can arkadaşım Hürriyet'in babası...

Okumaya devam et

Yüreği Darda Bozgunda İken “Kızılcık Şerbeti İçtim” Diyenler

Uluslararası araştırma şirketi The Gallup Organization Europe'nin Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile Türkiye'de "insanların ülkelerindeki mutluluğunu ölçmek ve halkın görüşleri doğrultusunda liderlere öngörü sağlamak" amacıyla her ülkeden yüz yüze görüşme yoluyla 1000'er kişiye uyguladığı anketle yapılan "Halk Memnuniyeti İle Kurumlara Güveni" konulu araştırma sonuçlarını yayımlayan gazete haberine göre; *Türk halkının Türkiye'nin ilerlediğini ve...

Okumaya devam et

Güleser Abla: Hayatının En Güzel Yaşlarındaki Kadın

Bir bak, çevrendeki senden on-on beş yaş büyük olan kadınlara. Ne kadar mutlular! Çoğu ya boşa(n)mış ya da kaybetmiş eşini. Torun-sepet sahibi olanlar da evlenmeyip çoluk-çocuk sahibi olmayanlar da mutlu. Hastalıklar peşini bırakmasa da; onlar yalnız olmanın, başına buyruk olmanın verdiği tatla, ufak tefek rahatsızlıklarına bile aldırmıyorlar. Hastanelerin bekleme koltuklarında, parklardaki...

Okumaya devam et

Bari Sen Anla Beni Ananecim

Bizimkilerden  "Ben gençken...", "Bizim zamanımızda...", "Benim annem babam..." ile başlayan o kadar çok şey dinledim ki... Bıktım, kendi zamanlarıyla bu zamanları kıyaslama muhabbetlerinden. Habire kendileriyle beni karşılaştırmaları bayıyor içimi. Alla'sen bir olması mümkün mü ananecim senin, annemin, benim büyüdüğüm zamanların?Elbette farklı olacak değerlerimiz, anlayışımız. Aramızdaki yaş farkı, aslında çağ- dönem farkı...

Okumaya devam et

Filinta Bahri, Çocukluğum ve Kabak Tatlısı

Ben çocukken bizim köyün dağını duman bastığında neredeyse göz gözü bile zor seçerken babamla beraber dağa tırmanıp, “ooooommmmmmm” diye bağırdığımızda o kocaman dağ bize daha yüksek perdeden cevap verirdi:  “OOOOOOOMMMMMMMMMM...” Nerden öğrenmiştik bu oyunu; bilmiyorum. Bildiğim bu karşılıklı "om"laşmanın beni -inanıyorum babamı da- rahatlattığı. “M” harfinin tınısı bana geri döndüğünde yüreğimin...

Okumaya devam et

Allar Yakışırken Eller Bakışırken

"Hayat; siyah-beyaz fotoğrafın hakim olduğu dönemlerde daha sadeydi, kolaydı. İnsanlar daha saygılıydı. Fotoğrafın renklenmesine inat, hayat karardı, zorlaştı sanki." "Ayyyyy içim karardı evladım! Üç gündür üzerine geçirdiğin her şey siyah. Yüzün güleç, giysin kara. Yok mu şöyle mor, turuncu, yeşil bluzun? Mavi pantolonun? Şimdi mevsim yaz. Siyah güneşi çeker. Daha yaşın...

Okumaya devam et