İki asır,iki aşk

 Güney'le ben, aşkımız; nasıl da çılgındık. Sonra, Şark ve Garp katıldı bize ve Garp çabuk terketti. Bir gün hayatımdan Güney de gitti. Yine dörtledik; Kuzey ve Sühendan'la. Bir gün radikal bir karar verdim, huzurevine geçtim ve Doğaner beyle tanıştım... Merhaba, ben Efsun! 21 Şubat'ta 80'i devireceğim. Koşarak yaşarken çok yorulmamaya çaba...

Okumaya devam et

Yürüteç Annem İçin “Olmazsa Olmaz”

  Annem hareketli, herkesin yardımına koşan, hiçbir işini başkasına bırakmayan biriydi. Ayağı kaydı, hayatı da. Hiçbir şeyden memnun olmuyordu. Hepimiz şaşkındık. Budurumu nasıl aşacaktık? O kadar ilgisizdi ki, hiçbir çaba işe yaramıyordu. Derken... Çevremde sağlıklı kişilerin bir şekilde düşme ve benzeri nedenlerle kısa süreli olarak birilerine bağımlı hale gelmelerine sıkça şahit oldum...

Okumaya devam et

Ben Bir Yaşlıyım!

Çiçeklerimin açtığını görmek, sabah çoğu kez kendimi zorlayarak dudağıma hafif bir ruj sürmek, günlük gazetemi okumadan ekinde verilen çengel bulmacayı çözmek, 10 numara şişlerle torunlarıma kaşkol, bere örmek, haftada bir bankadan emekli arkadaşlarımla.. Ben; yaşlılığın her canlı için döllenme ile başlayıp ölüme kadar devam eden biyolojik bir süreç olduğunu biliyorum. Bence; yaşlılık...

Okumaya devam et

Sigara Değilsin ki Seni Sileyim

"Sigara değilsin ki; seni sileyim" sözleri geçer Yunanca bir şarkıda. Belleğimdeki çocukluk ve ergenlik dönemime ait siyah, kurşuni, gri, beyaz ve haki renkli yap-boz parçacıklarını da keşke sigara gibi yaşamımdan çıkarabilsem, silebilsem! Yılların getirdiği hüzünle karışık hazan rengi yalnızlığımla baş edemez oldum. Zaman geçtikçe katmerlenen bu duygu, artık önümü görmeme de...

Okumaya devam et

Bahtı Şen Olasıca

 Türkan Şoray'ın oynadığı bir film vardı "Buğulu Gözler" diye. Seyrettiniz mi? O filmin şarkısıdır, "Gülmeyi bilmedi hiç / Buğulu gözler..." Yıllarca o şarkıyı içimden söylediğimi kimse bilmedi. O şarkı benim hayatımın şarkısı oldu.  "Emek harcamadan anneanne oldum! Şimdi de adını koyma mutluluğu yaşatıyorsunuz! Sağ olun evlatlarım! Adını her ünlediğimizde bahtı açılsın,...

Okumaya devam et

Kendine Alışık Kendiyle Barışık Bir Adam

"Bu yaştan sonra düzeltemeyeceğin şeyler için kendini parçalama"... "Tecahül-i arif sanatını sevdiğini biliyorum. Peki, bu dolaylı anlatımın özel bir adı var mı?" deyişine karşılıklı gülerken o fötr şapkasını kafasına geçirmişti. "Haydi eyvallah!". "Bak şu habere..." diyerek odama girdi Abdullah Amca, her zamanki gibi. Zorlu koşulları nedeniyle acil şerhiyle huzurevine kabulünü yaptığımız Abdullah Amca, başlangıçta...

Okumaya devam et

Gömlek Değiştirmeyi Alışkanlık Edinen Adam

Üzerime giyeceğim yeni gömlek vesilesiyle bu aralar kendimi çalışıyorum. İnsanın "Ne olursan, ne yaparsan yap, senin her zaman yanındayım ve sana yardımcı olacağım" diyen karşılıksız, katıksız, sevgi dolu bir ailesinin olması ne büyük bir zenginlikmiş. Ayrı evlerde oturan, aynı sokak içinde yaşayan amca, hala, dayı, teyzeler ve yenge-enişteler ile her yaştaki...

Okumaya devam et

Ragıp Bey: Şarkılar Söyle İçinden, Boş Ver!

Ragıpcada 'yaşlılık=yalnızlık' demekmiş. "Ben yaşlanmam!" diyen Ragıp Bey bir gün yaşlanıverdiğini anlayınca!.."Hep senin yüzünden!" derdi bana, "Niye bu gül bahçesini daha önce vaad etmedin? Yoksa ettin de, ben mi duymadım kalabalıkların içinde!" Çemişkezek(!) Huzurevi binasının iç avlusu, her mevsim başka güzellikler sunardı insana. Salkımsöğüt havuzu gölgelerdi, çamlar oturma yerlerini, pergole oyun...

Okumaya devam et

Eminnoş: Kum Taneleri Arasındaki Havuz İncisi

Yirmi iki yıldır yaşamını sürdürdüğü 'huzurevi'ne, 'muzurevi', 'muzurevi'ndekilere de "kendini bilmez insanlar" derdi. Önünde açılmayan paketten sigara almazdı. Eminnoş'un yıldızların oralarda, bence okyanusta- 'karayağız'ın gönlünü hoş ettiğini öğrendim. Başında gevşekçe bağladığı eşarbı, yakasız bluzları, bol cepli yeleği, beli lastikli eteği, kışın devetüyü renkli kabanı, baharda Komser Kolombo pardesüsü, plastik çantası, spor...

Okumaya devam et

Menekşe Hanım: Huzurevinde Bir Leydi

Karanfilli sigarası, asaletine uygunsuz (!) kelle zevki, makinede yıkanabilirliğiyle övündüğü plastik oyun kağıtları, acı badem losyonu, 'swan' marka pudriyeri, giysisine uysun-uymasın taktığı fularıyla 'efenimm'leriyle huzurevi mozaiğindeki ebruli... Limonata kokan yazdan kalma bir ekim öğlesinde, kafamı toplamak için çıktığım bahçedeki bankta oturmuş kahvemi içerken, ilişivermişti yanıma. Söz döndü, dolaştı, derken... "Birinci dünya savaşıyla...

Okumaya devam et